''Söyleyene de bakın!'' dedi gerçek olmayan bir kızgınlıkla.
''Hoseok'un bize yardım edebileceğinden emin misin? Kendisi bile aranıyorken hem de.''
Omuz silktim. Başka şansımız da yoktu. İnsanlar tarafından şüpheli olarak aranıyorduk ve zaten çoktan Yoongi'ye onlarla olduğumu söylemiştim.
Hayır. Yoongi'ye Yoongi'yle olduğumu söylemiştim.
''Hey, Jimin!''
Bize doğru gelen Hoseok'a baktım.
''Dejavu.'' diye mırıldandı Taehyung.
Hoseok maskesini çıkarma gereği duymadan bana sıkıca sarıldı. Ben de ona aynı şekilde karşılık verdim.
''Seni gördüğüme sevindim. Canlı olarak.''
''Ben de öyle.''
Geçen sefer olduğu gibi, o önden biz de arkadan yürümeye başladık. Yoongi'nin adının bile anılmamış olması beni hem rahatlamış hem de huzursuz hissetmişti.
''Senin yırtıcı arkadaşından ne haber?''
''Keşke seni evde bıraksaydım.'' dedim kendi kendime.
Hoseok önce bana baktı göz ucuyla ''İyi sanırım.'' demeden önce.
Sanırım? Yoongi'nin nasıl olduğunu bilmiyor muydu?
''Ne-Ne demek sanırım?''
''Onu en son sizinle birlikte görmüştüm.''
Sesindeki umursamazlık beni rahatsız etmişti nedense. Hoseok'u tanıdığım kadarıyla fazla duyarlı biriydi ve Yoongi'yi görmezden gelmezdi. Hele de böyle bir haldeyken.
''İyi yapmışsın.''
Taehyung Hoseok'un koluna girdiğinde yaptığı şeyin farkında olup olmadığını düşündüm.
Yol bizi üçüncü bölge girişine çıkardığında şaşırmıştım. Burasının temizlendiğini söylemişti haberler ve büyük ihtimalle de bölge asker kaynıyor olmalıydı.
''Neden buradayız?''
''Evimiz burada çünkü.''
Hoseok koluna geçirilmiş kola bakıp gülümse. Taehyung'un yakınlığı hoşuma gitmişti.
Sokağın köşesinde bulunan iki katlı bir evin önüne geldiğimizde durduk.