''Ne-Ne demek istiyorsun?''''Kendini yok ediyor işte, Jimin.''
''Bu ne demek? Yoongi ölecek mi?''
''Jimin, nasıl üçüncü sınıfa kadar gelebildin, merak ediyorum doğrusu.''
Taehyung homurdanarak önüne döndü.
''Hem seni bu yüzden çağırmadım. Bay Min yakında işten ayrılacağını söyledi. Bunu neden bana söylemedin?''
Bu adam gerçekten sinir bozucuydu.
''Daha dün konuştuk.''
''Hıh, pekala. O zaman bir ara gidip ev bakmalıyız. Eşyalar ambarda çürütecek.''
''Eşyalar mı?''
''Onları orada bırakamazdım, değil mi?'' dedi gülerek.
Taehyung'un üzerine atlamamak için kendimi zor tuttum. En azından eşyalarıma kavuşacaktım.
''Söyleyecek bir şeyin yoksa Bay Min'i görmeye gideceğim.''
Eliyle kış kışlar gibi yapınca dışarı çıktım.
Asker gerçekten de bekliyordu. Beni görünce hazır pozisyonunu bozup yürümeye başladı.
Dün gittiğimiz yoldan yine geçip Bay Min'in odasına geldik. Demek dünkü adamın soyadı Min'di. Yoongi'nin soyadı da Min olmalıydı. Min Yoongi, hoş bir isimdi. Ve ona yakışıyordu da.
Kapıyı çalıp içeri girdiğimde adam masasında bir şeylerle ilgileniyordu. Göz ucuyla bana bakıp önüne döndü.
''E-Efendim?
''Oturun, Bay Park.''
Masanın önündeki tekli deri koltuklardan birine oturdum.
''Daha dün-''
''Saatleriniz dışında onu görmeniz yasak. Bunu biliyorsunuz, değil mi?''
''E-Evet ama-''
Eliyle beni susturdu.
''Başınızı belaya sokmak istediğinizi bilseydim çoktan tesisimize sahte belgeler verdiğinizi ifşa ederdim.''
''Neden çağırdınız beni?''
Yerinden kalkıp karşımdaki koltuğa oturdu.
''Teklifini kabul edip etmeyeceğinizi merak ediyorum.''
''Elbette etme-''
''Yerinizde olsam bir daha düşünürdüm.''
''Onu hastam olarak görmemi isteyen siz değil miydiniz?''
''Bay Park, o canavarların saklandığı inlerin yerlerini istiyorum ve öğrenmek için de elimden geleni yapacağım.''
''Siz-''
''Adamlarım hazırda bekleyecek, Bay Park. Size zarar vermesine izin vermem.''
İzin vermez miydi? Onun gibi birine güvenecek değildim.
''Tamam.'' dedim yerimden kalkarken.
''Ne zaman gitmemi istersiniz?''
Adamın yüzü aydınlanmıştı.
''Hemen, bu gece!''
Bir şey söylemeden eğilip odasından çıktım.
...
''Söylediklerimi hatırlıyor musun?''
''Taehyung!'' dedim Taehyung'un ellerini üzerimden çekmeye çalışırken.
Bir saattir beni kontrol edip Yoongi'nin olası bir hareketine karşı ne yapmam gerektiğini anlatıyordu.
''Tamamdır.'' dedi çekilirken.
''Dikkatli ol, Jimin.''
İçeri girdiğimde kendimi fazlasıyla gerilmiş hissettim. Sonuçta tanımadığım biriyle, üstelik salgının ilk kurbanlarından biriyle, bir gece geçirecektim.
''Jimin?''
Yatağından baş aşağı sarkmış Yoongi'ye döndüm.
''Geldiğine göre teklifimi düşündün.''
''E-Evet.'' dedim ilerlerken.
''Yani kabul ediyorsun.''
''E-evet.''
Tanıştığımızdan beri hep sakin davranmıştı bana karşı. Şimdi değişebilir miydi?
''Yaklaş, Jimin.''
Kalkıp elini uzattığında kan toplamış morluklarla dolu tenini fark ettim. Gerçekten ölüyor muydu? Peki o bunun farkında mıydı?
Elini tuttum. Tanıdık soğukluk yoktu ellerinde. Teni sıcaktı.
''Beni reddetmediğin için mutluyum.''
Beni çekip yanına oturmamı sağladı.
''Benden korkmadığın için mutluyum. Senin için bazı şeyleri ertelemek zorunda bile kaldım.''
Sesi fazla yumuşak çıkıyordu ve bu benim daha da paniklememe sebep olmuştu.
Elini uzatıp parmak uçlarını enseme değdirdiğinde titredim.
Karşımda gördüğüm çocuğun ölüyor olması inanılır gibi değildi. Hem ondan korkuyor hem de onu sıkıca sarıp her şeyden korumak istiyordum.
''Bu geceyi seninle geçireceğim için mutluyum.''
![](https://img.wattpad.com/cover/92283150-288-k599097.jpg)