10

6.7K 477 23
                                    



Ayana mektupları yatağının üstüne koydu. Yatak mektuplarla dolmuştu. Ne yapacağını bilmeyen bir şekilde bir süre mektupları izledi. Derin bir nefes alarak ilk mektubu aldı. "Ne yapacağımı bilebilsem keşke." diye mırıldandı. Bir yandan aşık olmadan evlenmek istemiyordu. Bu konuda karar vermişti ama bir yandan da ona bir şey olursa Belen'in yalnız kalacağından korkuyordu. Onu koruyabileceğine inandığı güvenilir biri olmalıydı. Evlendiğinde bu saçma mektuplardan da kurtulmuş olacaktı.

İlk mektubu açtı. Hiç duymadığı bir krallıktan geliyordu. Adamın 40 yaşından büyük olmasına rağmen yaşını göstermediği yazıyordu. Yataktan aşağı attı bunu.

İkinci mektuba baktığında prensin 18 yaşını henüz doldurduğu yazıyordu. "Benden 4 yaş küçük" diye mırıldanarak onu da yataktan aşağı attı.

Olabildiğince hepsine birer bahane bularak eledikten sonra 3 tane mektup kaldı elinde. Uzam,Iraz ve Çağan.

Uzam'ın ülkesinden gelen mektuba baktı yeniden. 25 yaşında bir prensti. Daha önce hiç karşılaşmamışlardı o yüzden kim olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu. Iraz ise 26 yaşında küçük bir ülkenin kralıydı. Halkı içki ve eğlenceye aşırı düşkündü. Yine de adamı tanımadan bir şey diyemeyecekti. Çağan'ın mektubuna bakarken bu mektubun saray görevlisi tarafından yazılmadığını düşündü.

"23 yaşında." diye mırıldandı Ayana. "Sadece bir yaş." İç geçirdi. Mektuplarda sadece evleneceği kişilerin yaşı, sevdiklerini yazan not kısımlarına bakmıştı. Hiçbir mektubu tam anlamıyla okumadan kalan bu üç mektup arasından birini seçmek için tüm yazılanları okumalıydı belki de. Çağanın mektubundan başlamaya karar verdi.

Ayana...

İsminin her zaman melodik bir söylenişi olduğunu düşünmüşümdür. Yıllar önceki karşılaşmamızı hatırlıyor musun bilmiyorum. Benimse hiç aklımdan çıkmıyor. Saçlarını gözünün önünden çekmeye üşenen minik bir kız çocuğu bana çok aptal olduğumu söylemişti. Sonrasında ben giderken arkamdan ağladığını görmüştüm.

Senin hakkında uzun saçların ve zeki gözlerin olmasının dışında hiçbir şey hatırlamıyorum. Neden sana evlenme mektubu yazdığımı da bilmiyorum. Bir kral olarak on sene kadar daha çapkınlık yapmalıyım belki de. Belki de bir kadının zeki bakışlarıyla beni düzeltmesine izin vermeliyim.

Buluşmayı kabul edersen eğer seninle yüz yüze iki ülkenin arasındaki nehirde buluşabiliriz.

Çağan

Ayana mektubu okuyunca gülümsedi. Belki de aradığı kişiyi bulmuştu. Heyecanla yerinden kalkıp odadan çıktı. Artam'a gitmeli ve evlenmek istediği birinin olduğunu söylemeliydi. Koridorda Artam'ı görünce bugün çok şanslı olduğunu düşünerek "Artam." diye seslendi. Yaşlı adam ona döndüğünde Ayana çıplak ayaklarıyla Artam'a koştu.

Artam şaşkın şaşkın Ayana'ya bakarken Ayana dağılmış saçlarını geriye atıp "Evleneceğim adamı buldum." dedi neşeyle.

Artam onaylamayan bakışlarla ona bakarken Ayana kendine bakma gereği duydu. Halini fark ettiğinde dudaklarını ısırdı. Utanmıştı . "Odamda konuşalım." diyerek arkasına döndüğünde duvara çarptı. Ah pardon duvar değildi o. Duvar gibi bir adamdı. Ayana Pars'a bakarken iyice yerin dibine girdiğini düşünmeden edemiyordu.

İzgi'nin sesini duyunca hemen toparlandı. "Kimmiş o dünyanın en şanssız adamı?" demişti eğlenerek.

Ayana Pars'a çarpmanın etkisiyle güçlükle yutkundu. Bakışlarını İzgi'ye çevirip "Sonra konuşuruz." dedi. Pars'a hafifçe selam vererek "Artam gidelim." dedi Ayana.

Odasına girdiğinde kendine sinirlenmişti. Nasıl bu kadar aptal olabilmişti? İnsanların onu bu halde görmesine izin vermemesi gerekiyordu. Dudaklarını ısırdı. Elindeki mektubu kalbine bastırdı sıkıca. Bu mektup onu bu kadar heyecanlandırmasaydı bu halde dışarı çıkmazdı. Mektubun sahibi aklına gelince gülümsedi.

"Sonunda aradığım adamı buldum." dedi neşeyle. Yerdeki mektup yığınının üstünden atlayarak pencereye ilerledi. Bir süre dışarıyı izledikten sonra "Prens Çağan ile evlenmek istiyorum." dedi Artam'a dönerek.

Artam bir süre ayaklarına baktı. Cevap vermesi ne kadar uzun sürerse Ayana'nın sabırsızlığı o kadar artıyordu. "Efendim üzgünüm ama prens birkaç hafta önce evlendi."

Ayana şaşkınlığını gizlemeyen bakışlarla karşısındaki adama bakarken mektup elinden kayıp düştü. Kaşlarını kaldırarak "Ama bana mektup yazmış." diye açıklama gereği duydu birden.

Artam başını salladı. "O mektup üç ay önce geldi efendim."

Ayana gözlerini acıyla kapattı. O kadar uzun zamandır bu mektupları ertelemeseydi şimdi belki de evlenmiş olurdu. İç geçirerek yatağında duran mektuplara baktı. "Prens Uzam ve Kral Iraz evlendiler mi peki?" Hayal kırıklığı gözlerinden okunuyordu.

Artam düşünceli bir şekilde Ayana'ya baktı. "Bilmiyorum efendim ama eğer isterseniz öğrenirim."

Ayana başını salladı. "Öğren, şimdi çıkabilirsin."

Artam odadan çıktığında Ayana bir kere daha aptal olduğunu düşündü. Evlenmek istemediği için hiçbir mektuba bakmaması tamamen kabalıktı. Üstelik mutlu olabileceği insanları kırmıştı. Cevap vermeyerek de tüm ülkelerin krallarını kendine küstürmüştü. İç geçirerek "Belki de benim bir kaderim yoktur." dedi.

***

Pars ve İzgi koridorlarda ilerlerken "Kim acaba?" diye sordu İzgi bir gözü Parsta.

"Bana bakma benim haberim olmadığına göre ben değilim."

İzgi kahkaha attı. "Onu anladık da merak ediyorum. Onu kaçırmak nasıl bir duygu?"

Pars gözlerini devirdi. "Ona hiç o gözle bakmadım."

Bu sözler İzgi'ye bir yerlerden tanıdık gelmişti. Eskiden kalma onlarca anı birden beynine üşüşmüştü. Tam o anda anıların baş kahramanı koridorda belirdi. Güzel gülümsemesiyle koridorda ilerlerken göz göze gelmeleriyle gülümsemesi soldu. Birden gülümsemesinin neden solduğunu biliyordu aslında.

Yan yana geldiklerinde Belen "Prens Pars." diyerek selam verdi.

Pars başıyla selam verdiğinde Belen gidecek olmuştu ki İzgi'nin sesiyle durakladı. "Beni görmezden mi geleceksin artık?"

Belen bakışlarını İzgi'ye çevirdi. Muzip bir şekilde gülümseyerek "Ben yokmuşum gibi başına buyruk gidebilen adam mı söylüyor bunu?"

"Geçmişi asla unutmayacaksın değil mi?"

Belen kahkaha attı. "Genç olduğum sürece hayır. Yaşlandığımda unutacağımı sanıyorum."

Koridorun diğer köşesinden gelen Aral'ı gördüğünde Belen'in gülümsemesi genişledi. "Aral." diye seslendiğinde İzgi yumruklarını sıktı. Bu adam bu sarayda olduğu sürece Belen ile asla barışamayacaklarını biliyordu artık.

Pars bakışlarını sinirden kızaran arkadaşına çevirdi. Bu kızla aralarında bir şey geçmiş olmalıydı. Belen neşeyle seslendiği adamın yanına gidip koluna girdi. Onlar başka bir tarafa doğru ilerlerken "Daha ne kadar izleyeceksin? Gittiler işte." dedi Pars.

"Lanet olsun." diye homurdandı.

Pars'ın bakışlarını fark ettiğinde "Sakın sorma, sakın." diyerek sinirle uzaklaştı. Pars ise yabancısı olduğu sarayın bir koridorunda öylece kalakalmıştı.

***

14.02.2019 düzenlendi

Seni Aradım -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin