32. Yeniden Doğuş

6.2K 443 37
                                    


Onu düşünmesinin tek nedeni uykusuzluktu. Yoksa onu düşünmesi için hiçbir sebep yoktu. Derin bir nefes aldı. Acaba uyumasın diye ona bir şey mi veriyordu bu kadın? Saçmalıyordu, onun yanına gittiğinde ona özel bir şey vermiyordu ki. Sadece onun yanında olması gerekiyordu.

Ne kadar süre Ayana'nın ona ne yaptığını düşünmüştü bilmiyordu. Ayda hışımla odaya girdiğinde Pars bu kadının yine o ince sesiyle ortalığı yıkacağını düşünmeden edemedi. "Sen Aşula'ya nasıl hamile olduğunu söylersin?" diye bağırdı.

Pars omuz silkti umursamaz bir şekilde. Şimdi anlıyordu ki burada kalmak istediği en son şeydi. Hele ki iki kadının arasında kalıp onların savaşlarını izlemek... Bir yandan abisine duyduğu saygıdan dolayı asla kıyamayacağı Aşula bir yanda ne olursa olsun bir zamanlar sevdiği kadın. İkisinin arasında kalmak istediği son şey bile değildi.

"Değil miymiş?"

Ayda yanan gözlerle ona baktı. "Öyleymiş!" diye haykırdı.

Pars neşeyle gülümseyince Ayda'nın gözlerindeki sinir daha da büyüdü. "Çocuğum asla bu ülkede kabul görmeyecek. En azından benim çocuğum doğana kadar bekleyemez miydin?"

Pars kaşlarını kaldırıp Ayda'ya baktı. "Sen bunu biliyordun." diye mırıldandı. Şaşkınlığını gizlemiyordu. Açık açık yüzünden okunuyordu. "Farkında olduğun halde söylemedin."

"Tabi ki söylemedim aptal." diye haykırdı. "Kendisi bunu fark edemeyecek durumdaysa neden ona bunu söyleyecektim ki? Onun bebeği benimkinden küçük."

Pars şaşkınlığını üstünden zorlukta atabildi. Nasıl bu kadını sevebilmişti? Birden abisini unutmuş kendisini düşünmeye başlamıştı. Böyle bencil bir kadını sevdiği için tiksindi. En yakın arkadaşına ihanet etmiş, sevdiği adama ulaşabilmek için kardeşinin duygularını hiçe saymıştı. Şimdi ise kendi çocuğu için Aşula'nın çocuğunu hiçe sayacaktı. Belki de...

Kanı donmuş bir şekilde karşısındaki kadının gözlerine baktı. Bir zamanlar uçsuz, bucaksız özgürlüğü gördüğü mavileri şimdi uçurumdu. Ve kendisiyle beraber herkesi bu uçuruma sürükleyecek kadar deliydi. "Ayda kendine gel." dedi sinirli bir şekilde.

"Sadece bir süre beklemeliydin, Aşula bebeğimi kabul ettiğinde o da belki meşru bir ada sahip olacaktı."

Pars ilk defa karşısındaki kadına acımıyordu. Başına gelenleri kendisi istememiş miydi? Şimdi bir sorumlu araması öylesine anlamsız, öylesine gereksizdi. "Bunlar olurken abim ölmemişti. İkimiz de biliyoruz ki abim asla o bebeğe Aşula'nın bebeğinden daha çok değer vermeyecekti. Kendini kandırmayı bırak artık."

"Kıskanıyorsun." diye tısladı. "Senin değil de abinin olduğum için kıskanıyorsun. Sana asla değer vermediğim, seni kullandığım için bu öfke."

Pars küçümseyen bakışlarla bakıyordu şimdi karşısındaki kadına. Bu kadar açık bir şekilde kendini belli etmesi komikti. Bir yandan kendi yansımasını görüyordu karşısındaki kadında. Güzelliğe aldanmış, içine bakmaya gerek duymamıştı. Belki de içinin çok iyi olduğu konusunda onu çok güzel bir şekilde kandırmıştı. Derin bir nefes alıp verdikten sonra en güzel gülümsemelerinden birini takındı. Kollarını göğsünde kavuşturdu. "Ayda, burada kalmak istiyorsan o çeneni kapatacaksın." derken eğlendiği gözlerinden açıkça belli oluyordu. "O bebeğin abimden olmadığını söyleyip seni ülkeden sürsem kimin umrunda olur söylesene."

Ayda'nın afallaması yüzündeki gülümsemenin yayılmasına neden oldu. Ayda'nın yüzünü önce çaresizlik bürüdü. Daha sonra sinirden gözleri kıpkırmızı oldu. Gözünden bir damla yaş süzülürken Pars bir anlığına üzülecek gibi oldu. Sadece bir anlığına. "Bu kadar acımasız olamazsın." diye fısıldadı boğuk sesiyle.

Seni Aradım -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin