34.

5.8K 417 21
                                    


Uyandığında garip bir huzur hissediyordu. Sanki her şey yoluna girmiş gibi bir rahatlık vardı üzerinde. Acaba mesajı Pars'a ulaşmış mıydı? Ne cevap vereceğini merak ediyordu. Her şeyden önce biliyordu ki bu mesajı kabul ederse hayatına girmeyi de kabul etmiş olacaktı. Etmezse de yakın zamanda bitecekti bu evlilik.

Onu hayatı boyunca koruyabilirdi. İstediği herkesi de... Artık bu güce sahipti. Kimse ona saldırana kadar saldırmayacaktı tabi ki. Ama korkuları yeterdi herkese. İtiraf etmek istemese de bu zamana kadar evlilik yolunda tanıştığı adamlardan en çok Pars içine sinmişti. Kendini en çok ona yakın hissetmişti. Her ne kadar kabalıkta sınır tanımasa da. Onu anlamaya çalıştığında anlıyordu aslında. Birisi ona da zorla bir şey yaptırıp hayatında olan her şeyi alt üst etmeye çalışsaydı ne yapacağını bilemezdi. Üstelik huysuz biri olurdu. Pars da bu yüzden ona böyle davranıyordu. Abisinin ölümü de bunu ikiye katlamıştı. Üstelik krallığının devamı için koruması gereken iki bebek ve anneleri vardı.

Keşke onu bu kadar iyi anlamasaydı. O zaman "Ne halin varsa gör." diyerek ona sırtını dönebilirdi. Fakat yapamıyordu işte. Pars'ın ona ihtiyacı vardı. Onun da Pars'a...

Düşünceleri yine iç huzurunu bozmuştu. Oflayarak yataktan kalktı. Neden her geçen gün daha da güçlü olmak zorundaydı ki? Ayana olarak bir kere bile hasta olma lüksü yoktu. Olsa da bunu belli etme lüksü yoktu. Çünkü biliyordu ki zayıf görünmek acizlikti.

Onu bekleyen Alba ile göz göze geldiklerinde onun ne kadar süredir orada olduğunu düşünmeden edemedi. Zavallı kız tüm hayatı boyunca onun kaprislerine katlanmak zorunda kalmıştı.

"Başka bir iş yapmak ister misin Alba?" diye sordu birden. Ve sonraki anda bundan pişman oldu. Ya 'Evet' derse... O zaman ne yapacaktı? En sadık hizmetçisini başka bir işe mi yönlendirecekti?

"Ömrüm olduğu ve siz istediğiniz sürece yanınızdan ayrılmak istemiyorum efendim. İşimi de severek yapıyorum."

Ayana gülümsedi. Bu kızı bu kadar sevme nedenini bir kere daha anlamış oldu. Onun sadakati yetiyordu. Evet her zaman her işi kusursuz yaptığı söylenemezdi. Ama işini yaparken yüreğini koyuyordu ortaya.

"Artam'ı görmüyorum birkaç gündür. Bir sorun mu var?" diye sordu.

"Soğuk algınlığı efendim. İşlerini odasından yürütmeyi tercih ediyor."

Ayana kahkaha attı. Yani yatmayı tercih ediyordu. Artam yaşlanmıştı artık. Onu bu kadar yormak istemese de güvenebileceği bir kişi daha yoktu işte koca sarayda. Yaşlılık ve yorgunluk birleştiğinde kış aylarında sürekli hasta olurdu. Hoş kışın herkes evine çekildiği için çok fazla iş de olmuyordu. En azından Artam'ın yapabileceği çok fazla iş olmuyordu.

"Tamam, bugün bir ara onu ziyaret etsem iyi olacak."

***

Artam kızgın gözlerle karşısındaki adama bakıyordu. Neden onun başını belaya sokmak zorundaydı ki? Öksürürken sanki ciğerleri yerinden çıkacakmış gibi hissetti. Emekli olması gerekiyordu artık. Bu yoğun saray hayatı onu zorluyordu.

"Neden döndün?" diye sordu ciddi bir tavırla.

"Buradan başka yerde nasıl yaşanabileceği konusunda hiçbir fikrim yok."

Yüzünü buruşturdu Artam. O da bilmiyordu. Emeklilik hayali birden gözünün önünden silindi. "Ayana döndüğünü biliyor mu?"

Aral başını iki yana salladı. Saraya bile bugün cesaret edip gelebilmişti. Ayana'nın karşısına çıkabilmesi için tüm cesaretini toplamış olması gerekiyordu.

Seni Aradım -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin