44. Güven

6.3K 472 62
                                    


Ayana'nın odasına geldiğinde muhafızlar ile göz göze geldi. Odaya girmeye çalıştığında önünde set gibi durunca Pars iç geçirdi. "Yine neden giremiyorum bu odaya?" diye sordu sıkıntılı bir şekilde.

"Kraliçemiz kimsenin girmemesi konusunda bizi uyardı."

"Ben kralım." dedi kaşlarını kaldırıp ikna eden bir tavırla.

Muhafızların hiç de çekilecek gibi olmadıklarını anladığında sıkıntılı bir şekilde sırtını döndü ve odasına ilerleyip kapıyı çarptı. Bu kadın istediğinde kendine duvarlar örmeyi çok güzel başarıyordu. Yine de bu sefer buna izin vermeyecekti. İlla ki odasından çıkacaktı.

***

İzgi yanına geldiğinde Belen heyecanla ona bakıyordu. Ayana ve Pars arasında neler olduğunu öğrenmesi için İzgi'yi Pars'ın yanına göndermişti. "Eee?" dedi dayanamarak.

İzgi keyifli bir şekilde bir süre Belen'in çocuksu heyecanını izledi. O kadar güzeldi ki bir süre bunun tadını çıkarmak için bekledi. Sonra hafifçe koluna dokundu.

"Merak etme bir sorun yok."

"Yok mu?" diye sorarken şaşkınlığı gözünden açıkça belli oluyordu.

İzgi gülümseyerek "Yok." dedi. "Sadece birbirlerin tanımaya ihtiyaçları var. Sonrasında her şey güzel olacak onlar için."

"Ne yapmamız gerek bunun için?"

İzgi eğilip sır verir gibi fısıldadı. "Aslında bir yol var."

Belen heyecanla "Ne?" diye sordu.

"Ayana, Pars'ın gitmesini istemiş."

"Ne?" diye minik bir çığlık attı. İzgi işaret parmağını Belen'in dudaklarına koyup "Ştt." dediğinde onun dokunuşunun etkisiyle Belen'in kalbi hızlanmaya başladı. Bu adamın yıllar sonra bile kalbini bu kadar hızlı çarptırması hiç adil değildi.

"Sadece bir süreliğine gidecek, biz Ayana'nın da gitmesini sağlamalıyız."

Belen muzip bir şekilde gülümsedi. Bir adamla aynı yola çıkmak çok önemliydi. Bir insan en iyi yolculuk sırasında tanınıyordu.* "Bu konuda size yardımı bir borç bilirim."

İzgi gülümsedikten sonra kolunu uzattı. Belen ise gülümseyerek onun koluna girdi. Artık bu adamla evlenmek istiyordu. Çocukları sarayda koştururken o İzgi'nin koluna girip huzurla çocuklarının arkasından yürümeliydi. O günler yakın mıydı acaba?

***

Ayana uyandığında kendini biraz daha huzurlu hissediyordu. Uyumak insanın kederini alıyordu. Yine de gözlerini kapatıp uyumaya devam etmek istedi. Bir süre sonra uyumaya çalışmanın anlamsız olduğunu fark ederek ofladı. Yavaş hareketlerle yataktan kalkıp parmaklarıyla saçlarını düzeltti. Çıplak ayağı yerdeki kürke değdiğinde yüzünde bir gülümseme belirdi. Bu hayvanın avlandığı sırada o da askerleriyle birlikteydi. O zamanki heyecanı aklına geliyordu her bastığında.

Dolabına ilerlediğinde eli aklına gelerek ofladı. Kapıya ilerleyip muhafızlara "Alba'yı çağırın." dediği sırada onu gördü. Masum bakışlarla ona bakıyordu. "Bir şey mi oldu?" diye sordu sakin bir şekilde.

"Biraz konuşabilir miyiz?"

Yeterince konuşup, her konuşmalarında her yeri yıkmıyorlar mıydı? Onların konuşmamaları hatta selamlaşmamaları gerekiyordu. Ayana bunu söylemek için ağzını açtığında onun gözlerindeki hüznü görmesiyle bir anda fikrini değiştirerek başını salladı ve kapıyı açık bırakıp içeri ilerledi. Muhafızların onu gecelikleriyle görmesini istemiyordu. Pars zaten defalarca onu bu halde görmüştü.

Seni Aradım -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin