49. Korkak

6K 498 144
                                    



Atlarına binip sessizce ilerlerken Pars "Yanında Aral da vardı, değil mi?" diye sordu.

Ayana gözleri kocaman açılmış bir şekilde ona bakıyordu. Yani hatırlıyor muydu? O zaman neden biraz önce? "Sen..."

Pars omuz silkti. "Yeni hatırlamaya başlıyorum."

Ayana güçlükle yutkundu. İlk anda hatırlamaya değecek biri değildi ona göre. Sonradan beynini zorlayarak hatırlamıştı. Bunun burukluğu ile bir şey söyleyemedi. "Ne hatırlıyorsun o güne dair?" diye sordu.

"Sadece çok güzel gözlerin olduğunu."

Ayana gülümsedi. Sonradan hatırlamış olsa da bu son sözüyle kalbini kazanmayı başlamıştı. Yine de sonrasında onu düşünüp düşünmediğini çok merak ediyordu. Bunu sormak için ağzını açmıştı ki vazgeçti. Düşünmüş olsaydı hatırladı değil mi?

"Peki sen nasıl hatırlıyorsun?" diye sordu Pars.

Ayana onun ilgisizliğini taklit ederek omuz silkti. "Hayatımı kurtarmış birini unutmam mümkün mü? Sana can borcum vardı sonuçta."

Pars ona baktı dikkatle. Bu Ayana gibi bir kadının onunla neden evlenmek istediğini açıklıyordu. Bu kadar zaman her şeyi olan ve her adamın isteyebileceği özelliklere sahip olan bu kadının ona neden evlenme teklifi ettiğini merak ediyordu. Oysa şimdi anlıyordu ki onu seçme nedeni askeri zekasından çok kendini ona karşı borçlu hissetmesindendi. Bunu anladığında garip bir huzursuzluk hissetti. İçine bir ağırlık çökmüştü sanki.

"Bana bu yüzden evlenme teklifi ettin, değil mi?"

Ayana ona bakmadı. Bir süre atların ayak seslerini dinlediler. Ne de olsa Pars bir gün verdiği sözden sıkılacaktı. Bundan emindi. Bu yüzden doğruyu söylemek istedi. Bir şey saklayan insan bir gün onun ağırlığı altında ezilip gerçeği anlatma gereksinimi duymaz mıydı zaten? İşte o anlatma ihtiyacıyla doluydu şimdi.

"Seni ülkeme çağırma nedenim senin hakkında duyduklarımdı. Senin cesaretin, adaletin, askeri zekan... Artam bana senin hakkında duyduklarını söylerken seninle evlenmem gerektiğini hissettim. Ama sen bana evlenmek için mektup gönderen bir lider değildin ne yazık ki. Artam sana hiç öğrenmemen gereken bir bilgiyi iletti. Bu tamamen onun yeteneksizliğinden kaynaklanıyordu. Ve benim için tehdit olup olmayacağını öğrenmem için gözlerine bakmam gerekiyordu."

"O yüzden bizi sarayına çağırdın."

Ayana başını salladı. "Burada Barlas'ın... yani İzgi'nin de hatası var. Bana seninle ilgili haberleri verirken Barlas imzası atarken o mektupta İzgi ismini kullanmıştı. Kim olduğunu bile bilmiyordum."

"Sana benim hakkımda mı casusluk yaptı?"

"Bunu seninle konuşmayacağım."

Pars alaylı bir ifadeyle ona baktı. Ayana işine gelen konuları konuşmaktan çekinmeyip işine gelmeyenleri konuşmuyordu. İstediği zaman istediği cümleyi duyduğunu belli etse de istemediğini duymazlıktan gelebiliyordu. "Sen bilirsin kraliçe." dedi alayla.

Ayana gözlerini devirdi ve Pars'a döndü. "Bugün kraliçe olmak istemiyorum." derken Pars'ın bunu kabul etmesini diledi tüm kalbiyle. Bir gün... sadece bir gün Ayana olarak geçirmek istiyordu.

Gözlerini kısarak yanındaki kadına baktı. Ne demek istediğini bazen anlayamıyordu. İşte o anlardan biriydi bu da. "Benden ne istiyorsun?" diye sordu.

"Bugün sen de Pars olsan... biz ikimiz özgürce bir şeyler yapsak?" diye önerdi.

Ne düşünmesi ya da ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu. Keşke istedikleri zaman sırtlarını dönüp gidecek kadar özgür olabilselerdi. "Bunun mümkün olduğunu pek sanmıyorum." dedi sıkıntılı bir sesle.

Seni Aradım -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin