25. Esir

6.9K 457 30
                                    


Cevap vermedi. Ne diyebilirdi ki? Önce ağlatıp sonra da soruyor muydu bir de? Ayak seslerini duyduğunda ne yapacağını düşünmeye başladı ama her zaman hızlı bir şekilde çalışan aklı sanki o an durmuştu. Pars gelip karşısına dikildiğinde güçlükle yutkundu. Onun gözlerine bakamıyordu. Birinin dikkatle onu izlemesine de katlanamazdı hiçbir zaman. Özellikle bu kadar yakınsa.

"Cevap vermeyecek misin?" diye sordu Pars.

Ayana başını iki yana salladı. "Ağlamıyorum." diye fısıldadı.

Pars karşısındaki kadının yalan söylediğinin farkındaydı ama üstüne gitmedi. Onunla evlenmek istemediği için ağlıyordu belki de. "Odamı soracaktım."

"Bu odadan çıkınca karşı kapı." dedi çatlayan sesiyle.

Pars başını sallayıp gidecekken durakladı. İç geçirdi sıkıntılı bir sesle. "İstediğin adamla evlenmediğin için mi bu hüzün?" diye sordu.

Ayana kızgınlıktan alev saçan gözlerle baktı karşısındaki adama. Tüm bu siniri de kalp kırıklığı da onun yüzündendi. Şimdi bir de alay eder gibi nasıl konuşabiliyordu ki böyle? "Beni aşağıladığın için!" dedi hiddetle. Düşündüklerini saklamakta zorlanırdı genellikle. En azından bazı şeylerin içinde kalıp onu kemirmesine izin vermiyordu bu yöntemle.

Pars gözlerini kısarak baktı karşısındaki kadına. Bu kadar kırılmasının nedeni kendisi miydi? Ne diyeceğini bilemeyerek yutkundu. "Ben bu evliliğe mecbur kaldım." diye içindekini kustu sonunda.

Ayana alay eden bakışlarla karşısındaki adama bakıyordu. "Seni mecbur eden ben değildim." diye söylendi. Kaldı ki masum insanlar için o da mecbur kalmıştı. 

Pars karşısındaki kadının haklı olduğunu bildiği için bir şey söyleyemedi. Onun bir suçu yoktu. Şartlar onları bu hale getirmişti. Eğer seçme şansı olsaydı asla seçmeyeceği bir kadınla evlenmek zorunda olmak fazlasıyla zordu. Sinirle elini yumruk yaptı. "Başka bir yol bulabilirdin." dedi dişlerinin arasından.

Ayana sırtını döndü Pars'a. Daha fazla konuşmanın anlamı yoktu. Ne olursa olsun suçlu olarak onu görüyordu. O kadar insanın hayatı söz konusuyken bir kişinin hayatını daha önde tutmadığı için kendini suçlu hissedecek değildi. "Düğün gecemizde gelecek misin?" diye sordu yine de. Evlendiği günü hiç böyle hayal etmemişti. Neden böyle saçma bir soru sorduğunu da bilmiyordu.

Bu kadın sinirlerini alt üst etmek mi istiyordu, neydi amacı? Bu evlilik hiçbir zaman gerçek olmayacaktı. Ne olursa olsun karşısındaki kadının akıllı olduğunu düşünüyordu. Sonuçta bu kadar büyük bir ülkeyi hatasız yönetmiyor muydu? Tabi onların evliliklerine kadar...

Başını iki yana salladı Pars. "Hayır."

Ayana güçlükle yutkundu. Düğün gecesini hiç böyle hayal etmemişti. Lanet olsun, lanet olsun! Evlenmesi gereken kişi o değildi. Şimdi daha iyi anlıyordu. İnsanları kurtarmak için ille de evlenmesi gerekiyorsa bu Pars olmamalıydı.

"Tamam." dedi usulca. İçinden bunun sadece köprüyü geçmek olduğunu düşündü. Sonuçta Pars gün gelecek onu anlayacaktı. İşte o zaman bu tavırlarını sonuna kadar ödetecekti. Sadece Pars'ın pişman olduğunu görmek için bir süre beklemesi gerekiyordu.

Pars odadan çıkarken Ayana "Pişman olacaksın." diye tısladı. Bu zamana kadar tuttuğunu bırakmamış ne pahasına olursa olsun almıştı. Pars'ı da alacaktı. Kalbini tutup gözlerini kırpmadan söküp bir kenara atacaktı. Sadece biraz zamana ihtiyacı vardı. Bir de güzel bir plana...

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Seni Aradım -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin