30.Uyku

5.9K 462 29
                                    


Artam'ın diplomatik başarısı sayesinde Bars'ın bedeni ülkesine getirilmişti. Görkemli bir törenin ardından Ayda ve  Ayana'nın görevlendirdiği askerler eşliğinde kendi ülkesine gönderilmişti. Sarayda ise ölüm sessizliği sonuna kadar yaşanıyordu. Tören boyunca Pars'ın yanında durmuş ve ona destek olmaya çalışmıştı. Her ne kadar o adam buna izin vermese de. Törenin ardından bir hafta geçmişti. Pars ise bu bir hafta boyunca resmen Ayana'nın odasına taşınmıştı. Onun yüzünden koltukta uyuyordu geceleri.

Ayana aynanın karşısında saçlarını tararken "3-2-1" diye geri saydı ve o anda kapı hafifçe tıklayarak açıldı. Pars gelmişti. Bir hafta boyunca aynı zamanda gelmesi şaşırtıcıydı.

"Gelebilir miyim?" diye sordu bir haftadır olduğu gibi. Ayana 'Evet' demek istedi. Günler boyunca verdiği cevabı tekrarlamak için can atıyordu adeta. Bir yandan da bunun çok mantıksız olduğunu biliyordu. Aralarındaki ilişki sadece halk ve barış içindi.

Bir süre sessizce birbirlerine baktılar. Sonunda Ayana iç geçirdi. "Belki de artık kendi odana taşınma zamanın gelmiştir." Bunu söylemek istemediği halde söylemişti. Bu adama kapılıp gitmek istemiyordu. Sonuç olarak ona verdiği bir söz vardı. Gün gelecek bu sözü tutmak zorunda kalacaktı. Bu yüzden ondan ne kadar uzak olursa o kadar iyiydi.

Pars ona masum bir şekilde bakarken Ayana ona bakmamaya özen gösterdi. "Bu gece kanepede ben uyuyabilirim." diye mırıldandı.

Derin bir nefes alıp verdi. Sorun bu değildi ki. Onun varlığına alışmış olup da sonrasında ayrılmak zorunda olmaktı. Gidecek bir yeri yoktu. O yüzden her gidene el sallamak zorunda kalıyordu. Bu da kalan mı giden sorusunu getiriyordu aklına. Ona göre gitmek daha acısızdı. Çünkü giden her şeyi geride bırakıp gidiyordu. Kalan ise gidenin ondan bir parça alıp gitmesine izin verip bir umut bekliyordu. Umut etmemesi gerektiğini bile bile hem de.

Ayağa kalkıp Pars'a doğru ilerledi. "Sen güçlü bir adamsın. Bana ihtiyacın olmadığını ikimiz de biliyoruz."

Başını salladı uslu bir çocuk gibi ve bu Ayana'nın canını yaktı. Hem de fazlasıyla derinden. "Bu zamana kadar burada kalmama izin verdiğin için teşekkür ederim."

Ayana iç geçirdi. "Bu akşam son kez burada kalabilirsin." Yine yapıyordu işte. Bu adam için sınırlarından vazgeçiyordu.

Pars başını iki yana salladı. "Yeterince rahatsızlık verdim."

"Tamam o zaman, iyi geceler."

Gitmesi gerektiğini biliyordu ama odasına giderse uyuyamayacağını da biliyordu. Bu zamana kadar her gece önce kendi yatağına yatıp uyumayı deniyordu. Başaramayınca kendini burada buluyordu. O da sanki onu bekliyormuş gibi ışığını kapatmıyordu. Bu gece onu geri çevirmesini beklemiyordu bu yüzden. Belki de hala hazır değildi.

Gitmekten vazgeçip odaya girdi ve kanepeye ilerledi. Bu kanepeye sığmayacağı belliydi. Bir kadını günlerdir burada uyutacak kadar acımasız olduğunu yeni fark ediyordu. Ayana'nın şaşkın bakışları altında omuz silkti.

"Merak etme, yarın ülkeme dönüp yönetim için neler yapabileceğime bakacağım. Bir süre de orada kalırım."

Bir şey söylemedi. Başını sallamakla yetindi. Ne diyebilirdi ki? Ne zaman geleceğini sormaya gerek duymadı. Belki de hiç gelmezdi. Neden bu adamın onun yanında uyumak istediğine anlam veremiyordu zaten. Eğer acısı olmasaydı ona oyun oynadığını bile düşünebilirdi. Fakat öyle olmadığına emindi.

Yatağına ilerleyecekken birden kanepeye ilerledi. Pars'ın yanına oturdu. "Yarın yola çıkacaksan belinin ağrımasını istemezsin. Sonuçta bu kanepe senin boyuna göre küçük."

Seni Aradım -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin