18.

6.1K 432 23
                                    


Foto:İzgi

Tüm gece uyuyamamıştı. Belen haklıydı. Onu öylece bırakıp gitmişti. Lanet olsun. Ayakları hep ona gelmek isterken gelmemişti. Onun tepkisinden korkmuştu. Onu her geçen gün daha çok sevmekten kokmuştu. Şimdi bu korkaklığının bedelinin çok fazla olduğunu düşünüyordu. Sanki kalbi yerinden sökülüp atılmış gibi hissediyordu.

Sıkıntılı bir şekilde koridorda ilerlerken "İzgi" diye seslenildiğini duyup durdu. Sesi döndüğünde Pars ile göz göze geldiler. İzgi ismi artık anlamsızdı. Bir o kadar da gereksiz. Sanki gerçek kimliği yok oluyordu.

"Durum ne?" diye sordu Ayda'yı kast ederek.

"Bir şeyler olmuş ama söylemek istemiyor." dedi sıkıntılı bir şekilde. Sevdiği kadının onun yüzünden üzülmüş olabileceği düşüncesi bile mahvetmişti onu. Gözlerinin altında bir gecede morluklar oluşmuştu.

"Bunu söylemem ne kadar doğru bilmiyorum ama ben o kıza hiç güvenmiyorum Pars."

"Ben o kadını seviyorum İzgi. Sevmek için güvenmek gerekmiyor benim kalbimde."

İzgi'nin düşünceleri bir an Belen'e gitti. Güvenmese de hala İzgi'yi seviyor olabilir miydi? Güvensiz aşk ne kadar aşktı?

"Pekala, sen seviyorsan sorun yok Pars. Ama bilmeni isterim ki benim ülkem için casusluk yaparsa Ayana asla affetmez. O yüzden eğer ona güvenmiyorsan onu takip etmek zorundasın."

Pars başını salladı usulca. Yapmayacağını söyleyemiyordu. Ayana onu idam ederse yaşamak için nedeni kalır mıydı onu da bilmiyordu? Halkı vardı. Ölecekse de önce onları kurtarmalıydı.

"Prens Pars." diye seslenen Belen'e döndü ikisi de. Pars başıyla selam vererek "Prenses." dedi.

"Bugün misafirinizle tanışabilecek miyiz?" diye sorarken heyecanlı görünüyordu. Sonuçta saraya her zaman yeni insanlar gelmiyordu. En azından kalıcı olarak gelmiyordu. Ayda da kalıcı olmasa da uzun süre bu sarayda kalacaktı.

"Dinleniyor şu anda. Belki daha sonra."

Belen gülümsedi samimi bir şekilde. Ve o gülümseyiş İzgi'nin gözlerine değdi önce. Sonra beyni o gülüşün muazzam olduğunu düşündü. Ve en son kalp derin bir acı hissettiğini düşündü. Bir insan güzel bir şey gördüğünde kalbi bu kadar acıyabilir miydi? Acıyordu işte.

"O zaman yarın kahvaltıda kesinlikle tanışmak istiyorum."

Pars başını sallayınca Belen gidecek olmuştu ki Pars "Prenses" diye seslendi. Belen anlamamış bir şekilde Pars'a bakınca Pars sıkıntılı bir şekilde ona baktı.

"Sizden bir ricada bulunacaktım."

Belen istemsiz bir şekilde İzgi'ye baktı. Sonra kaşlarını kaldırarak Pars'a yöneltti bakışlarını. "Ne gibi bir rica bu?"

"Dans etmeyi öğrenmek istiyordum da... Düşündüm ki belki siz bana yardımcı olabilirsiniz."

Belen heyecanla gülümsedi. "Tabi ki size bu konuda seve seve yardımcı olurum. Uygun olduğunuz zamanları bana Artam'dan gönderirsiniz." diyerek gidecekken birden döndü. "Bu kararı vermenize çok mutlu oldum." dedi ve gitti.

İzgi bir süre hülyalara dalmış bir şekilde arkasından baktı. Pars koluna yumruk atıp "Kendine gel." dediğinde yerinde sıçradı.

"Bir dalıp gitmeye izin vermiyorsunuz şu sarayda. Bırakın düşüncelerim bir süre özgür kalsın." diye söylenerek giderken Pars arkasından kahkaha atarak onu takip etti.

***

Ayana neşeli bir şekilde Alba'ya gülümsedi. Üzerinden yük kalkmış gibi hissediyordu. Şimdi anlıyordu ki evlilik üzerinde koca bir yükten ibaretti. Evlenme teklifleri arasından evlenecek adamı da bulamadığına göre burada kalıp bu sarayı tek başına yönetmek onun kaderiydi.

Seni Aradım -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin