Yoğun geçen haftasonunun ardından yeni haftaya başladık.
Bu gün haftanın ilk günü ve ben hala çalışıyorum. Dün akşamki show programının ardından stüdyonun düzenlemeriyle bütün gün uğraştık.Akşam arkadaşlarımın ısrarı üzerine tüm yorgunluğuma rağmen onlarla buluşacaktım. Mesai bitiminde dışarıya attım kendimi. Havada kuru bir soğuk vardı. Gri bir gökyüzünün altında boğazımı kurutan bir soğuk.
Başımı bir süre gökyüzüne çevirdim. Gökyüzünde ki bulutların tüm kasveti beni içine çekti. Böyle havaları sevmiyordum. Yüreğimin daralmasına sebep oluyordu. Buna rağmen birden yüzümde bir tebeessüm belirdi. Bu hava bana sevdiğim bir dostumu hatırlattı. Sahra...Sahra'yı Üniversiteye geçtiğim dönem çalıştığım part-time işte tanımıştım. Sahra hayatımda tanıdığım en sessiz ve yumuşak huylu insandı. Bu zamana kadar kimse hakkında kötü konuştuğunu duymamıştım ve kimseyi incittiğini görmemiştim. Çok narin ve kırılgan bir yapıya sahipti. Ama kırılsada bunu kimseye belli etmezdi. Aynı zamanda böyle havaları çok severdi. Buna ilk başlarda anlam verememiştim. Onu tanıdıkça sebebini çözmüştüm. Sahra'yı tanıdığım zaman çok benimsemiştim. Hayatımda onun bambaşka bir yeri vardı artık...
Daldığım düşüncelerden sıyırılıp taksi çevirmek için caddeye doğru yürüdüm. Beş dakikalık bir beklemenin ardından ilk gelen boş taksiye atladım. Yarım saatlik bir yolculuğun ardından Kafe'nin önünde indim. Burası arkadaşlarımla hep buluştuğum ufak bir Kafe idi. İçi çok kalabalık olmazdı. Genelde sessiz sakin bir yerdi. İçi; pembe ve beyazın buluştuğu, küçük bir dekor kitaplık ve yanında duran plakla çok hoş bir görünümü vardı. Plakta genellikle Sezen Aksu şarkıları çalardı.
Içeriye girdiğimde benim arkadaşlarımdan başka müşteri yoktu. Uzun zamandır arkadaşlarımın hepsini bir arada görmemiştim. Yorgunluğuma rağmen gitmemin tek sebebi buydu.Arkadaşlarımla kucaklaştıktan sonra Beril'in yanına oturdum. Karşımda Yağmur ve Çiğdem vardı. Baş kısımda da Büşra oturuyordu. Onları gerçekten çok özlemiştim. Siparişleri verdik, ardından konuşmaya dalmışken birden ışıklar söndü. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken garson elinde pastayla bu tarafa doğru geliyordu. Bu gün benim doğum günümdü! Ben iş yoğunluğundan tabi birde hiç takvime bakmadığımdan tamamen untmuştum. Çok şaşkındım ve çok mutluydum.
Beni böylesine seven bu kadar değerli arkadaşlarım olduğu için hep şükrediyordum. Bütün arkadaşlarımla kucaklaştım teşekkür ettim. Yorgunluğum bir anda uçup gitmişti. Pastayı yerken koyu bir sohbet dönmüştü. Yağmur ve Çiğdem nişanlıydı.Beril ve Büşra da yeni evli sayılırlardı. Beril hamileydi ve çocuk muhabbeti açılmıştı birden. Çocukları çok severdim. Çocuklara karşı ayrı bir ilgim vardı. Ne zaman küçük bir çocuk görsem dayanamaz gider severdim ve her zaman çocuklarla aram çok iyiydi. Konu çocuk muhabbeti olunca tabii en çok ben konuşmuştum yine. Beril birden beklemediğim bir şey söyledi:
"Sen benden daha çok çocukları seviyosun ama hala evlenmedin. Hatta karşına çıkan ya da ailenin çıkarttığı kimseyi de kabul etmedin. Neden bu kadar feministsin. Biraz yumuşasan en azından birini tanımak için gayret etsen ne kadar güzel olur. Buradaki herkes biliyor senin ne kadar çok bir aile kurmak ve çocuk yapmak istediğini."
Beril'in sözleri karşısında afallamıştım. Beril gibi herkes benim artık yaşımın geldiğini söyleyip bana evlenmem için baskı yapıyordu. Bunun olması için çabalıyordum, yine de karşıma çıkarttıkları-annemin de bulduğu kişiler dahil- kimseye içim ısnmıyordu. Ama ne yapabilirdim. Kimseye güvenemiyordum. Kimseye içimden bir yer vermek istemiyordum. Korkuyordum! Çok korkuyordum! Terkedilmekten sevdiğim kadar sevilmemekten korkuyordum!
"Biliyorum Beril haklısın." dedim ve derin bir nefes aldım, sözlerinin ağırlığı tüm benliğimi sarmıştı. Şimdiye kadar kimseye yüreğimden bir yer verememem canımı çok yakıyordu.
"Bende çok istiyorum, hem de çok... Ama yapabilceğim bir şey yok. Olmuyor kimseyi hayatıma almak istemiyorum. Kimseye güvenmiyorum. Belki alnımın yazısı çıkmadı henüz karşıma." Diye ekledikten sonra gülümsemeye çalıştım.
"Belki çıktı sen kaçırdın" diye atladı Çiğdem her zamanki gibi.
"Rahat bırakın arkadaşımı o nasıl isterse öyle yapsın." Diyerek beni korudu Bülşra. Büşra grubun en sevimli kızıydı. Eskiden Kore fanıydı. Sonradan bıraktı takip etmeyi, kendi hayatına yoğunlaştı. Şimdi taze evli ve Tarih öğretmeni adayıydı sınava girmişti ve atama bekliyordu.
Akşam koyu muhabbetin ardından herkes evine dağıldı. Eve geldiğimde abim ve eşi de bizdeydi. Ev kalabalıktı, evdekilerde doğum günümü kutlamışlardı. Bunca yorgunluğun üstüne uyumaya gidince kendimi yatağa atar atmaz uykuya dalmıştım...
Ertesi gün sabah namazını kılıp tekrar yattım ve öğleye kadar uyudum. Izin günüm olduğu için dinlenebilmiştim. Abim ve yengem gece bizde kalmışlardı. Uyandığınmda saat onbiri geçiyordu ve annem kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı. Elimi yüzümü yıkayıp sofraya geçtim.
"Biz Amerika'ya taşınıyoruz." dedi birden abim.Bir anda hepimiz şaşırdık. Böyle birşey demesini beklemiyorduk tabi yengem dışında. Ona neden diye gözlerle bakarken ekledi:
"Amerika'daki bir klinikten teklif geldi. Ben de kabul ettim. En kısa sürede orada olmamı istiyorlar ev ve diğer ihtiyaçlarım ordan karşılanacak. Hem araştırmalarıma orada devam etmek istiyodum ve bu benim için çok güzel bir fırsat. "
Abim bir psikiyatri uzmanıydı. 33 yaşındaydı. Işi sebebiyle 30 yaşına kadar evlenmemiş ve kendini araştırmalara vermiş biriydi. Sonra Selin'le tanışmış ve bir sene içinde evlenmişti. Şimdi evliliğinde üç yılını dolduruyordu. Ani kararlar alıp ailesini sürekli şaşırtan biriydi. Şimdi de Amerika'ya gidiyordu. Bu karar karşı çıkmamıştık. Ne diye bilirdik ki. O seçimini yapmıştı. Zaten burdayken de pek faydası yoktu. Ama varlığı bile güç almama yetiyordu. Şimdi kardeşimin ve annemin yanında tek destekçi ben kalmıştım...
Ikinci bölümünde sonuna geldik. Hikaye gittikçe farklılaşıyor. Ileriki bölümlerde bizi çok daha farklı olaylar bekliyor. Beğeni yorum ve önerilerinizi eksik etmeyin...:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAHARIM GELİŞİNDE SAKLI (TAMAMLANDI)
Fanfiction_*O KARANLIKTI; BEN AYDINLIĞIM OLMASINI İSTEDİM*_ ### Hayatta en tehlikeli şey aşktı belkide... 'Aşktan kim ölmüş ki?' lafı yıllarca dolanmıştı aklımın bir köşesinde. Ama biliyor musunuz? Aşk bir insanı öldürecek kadar kuvvetli bir duyguydu. Aşk i...