Etraf hiç olmadığı kadar aydınlık. Üzerimde kar beyazı bir elbise. Kollarında en sevdiğim dantel işlemeler...Çok sevdiğim sümbül kokuları sarıyor dört bir yanımı. Mavi ve pembe sümbüllerin süslediği bir bahçedeyim. İleride uzun kavak ağaçları tüm ihtişamıyla gözlerimi dolduruyor. Uzun kavak ağaçlarının arasından bir kız bana sesleniyor. Sesinde huzuru duyuyorum. Ona gidiyorum. Sümbül kokularını da ardına katıp uzaklaşıyor. Gülüşünü duyduğum yere koşuyorum...
Mavinin en sakin tonuna bürünmüş bir deniz kıyısına varıyorum. Gökyüzü ve denizin birleştiği ufuklara dalıyor gözlerim... Küçük kızın elini, elimin üzerinde hissediyorum. Hafif esen rüzgar bize sevinci fısıldıyor... Küçük kız elimi daha sıkı tutuyor. Onu görebilmek için başımı eğip sağ omzumdan aşağı bakıyorum...
Düşüyor gibi hissettiğimde sıçradım! Etrafa baktığımda odamda olduğumu anladım. Rüyanın etkisiyle ellerimi sıkıyordum. Fakat küçük bir eli tuttuğumu farkettiğimde başımı o tarafa çevirdim. Rachell karşımdaydı ve Selin yanındaydı. Rüyada olup olmadığımı anlamam biraz zaman aldı. Gözlerimi ovuşturuken doğruldum. Yüzünü avucumun içine aldım. Yüzümde kocaman bir tebessüm belirdi. Hala rüyanın etkisi sürüyordu. Rüyamda ki kız karşımda duruyor diye düşündüm. Ama yüzü solgundu. 'Yanında uyuyabilir miyim?' Dediğinde şaşırsamda kenara kaydım ve yanıma uzanmasına müsaade ettim. Selin'e baktım cevap bekler bir şekilde.
"Babasıyla geldiler. Annesinin ölüm yıldönümüymüş ve dün onun mezarına gitmişler. Dönüşte Rachell buraya gelmek istediğini söylemiş. Babası işi olduğu için gitti akşam tekrar geleceğini söyledi."
Ben Selin'i dikkatle dinlerken küçük meleğim bana sıkıca sarılmıştı. Onun küçük yüreği annesizliğin acısıyla kavrulurken insanlar neden bunu fark edemiyordu. Onun babasına bu kadar ihtiyacı varken babası onu çok rahat bir biçimde bırakıp gidebiliyordu.
Akşam içtiğim ilacın etkisi hala üzerimdeydi. Kendimi yorgun ve halsiz hissediyordum. Yorgun gözlerimi kısa bir süre kapadım ve tekrar Selin'e döndüm:
"Tamam canım anladım. Biz biraz uyuyalım, belliki ufaklık çok yorgun. "
Selin odadan çıkınca uzandım ve Rachell'ın kolumun üstüne koyduğu başını okşadım. Ellerimi saçları arasında dolaştırırken yorgun bedeni uykuya dalmıştı. Küçük canı şimdiye kadar ne acılar, ne yalnızlıklar geçirmişti kim bilir...
Herkesi bıraksam, her şeyden vazgeçsem dahi onu bırakmak, ondan vazgeçmek istemiyordum. İnsanlara bağlanmaktan korkan ben şimdi onu bırakmaktan korkuyordum. Hem de hiç olmadığı kadar çok korkuyordum...
Tek hissettiğim yorgunluktu... Gözlerim kapanırken dün olanlar beynimi kemiriyordu...
***
Uyandığımda beni saran küçük eller gülümsememe sebep olmuştu. Bu başka bir duyguydu. İçimi huzur kaplarken onu uyandırmamaya çalışarak kalktım. Sıcak suyla kendime geldim. Rachell uyanmasın diye başımı kurulamadım. Uzun pembeli beyazlı elbisemi giyip başıma havlu sardım.
Çalışma masamın üzerinde duran çantamı aldım. Telefonumu çıkarttım. Şarjı yoktu, gece yaşadığım kırizden dolayı tamamen şarja koymayı unutmuştum. İlk olarak telefonumu şarja taktım.
Dün aldığım kitapları nereye koyduğuma bakınsam da göremedim. Aklımı toparlayıp tekrar düşünmem gerekiyordu. Çünkü şu an kendime tam olarak gelebilmiş değildim. Dağıldığımı hissediyordum. Derin bir nefes aldım ve düşünmemeye çalıştım. Olmadı...
O sırada açılan telefonuma baktım. Saat öğleyi geçiyordu. Ekrandan yansıyan yüzüme takıldı gözlerim; ağlamaktan ve uyumaktan şişmişti. Annem vefat ettiğ dönemde olduğu gibi... İçimde tarifsiz bir acı belirdi..!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAHARIM GELİŞİNDE SAKLI (TAMAMLANDI)
Fanfic_*O KARANLIKTI; BEN AYDINLIĞIM OLMASINI İSTEDİM*_ ### Hayatta en tehlikeli şey aşktı belkide... 'Aşktan kim ölmüş ki?' lafı yıllarca dolanmıştı aklımın bir köşesinde. Ama biliyor musunuz? Aşk bir insanı öldürecek kadar kuvvetli bir duyguydu. Aşk i...