Şarkı bitene kadar orda öylece kaldım. Sonra yanıma Tuğçe geldi. Beni o halde görünce şaşırdı. Beraber lavaboya gittik. Artık gözyaşlarıma hıçkırıklarım da eklenmişti. Beynimde binlerce düşünce vardı, canım öyle çok yanıyordu ki ölümü hissetmiştim sanki. Elimi yüzümü yıkarken düşüncelerden sıyrılmaya çalışıyordum. Soğuk su beni biraz olsun sakinleştirmişti.
Yanımda endişeyle beni sakinleştirmeye çalışan Tuğçe'yi farkettim. Elimi yüzümü kuruladıktan sonra kesik kesik bir şekilde derin bir nefes aldım." İ-yi-yim Tuğ-çe."
" Ne oldu, neden bu kadar çok ağladın, kötü bir şey mi oldu yoksa?"
"Yok yok on-dan değil. Zor bir gün-dü sade-ce. Sabah Abi'm Amerika'ya gitti. Aklıma babam gel-di derken bir sürü şey topladım i-çimde. En son patladım sanı-rım. İyiyim şimdi. Teşekkür ederim yanımda olduğun için."
Yalan söylemiştim sanırım.. Ama yalan sayılmazdı çünkü gözyaşlarımda onların da büyük etkisi vardı. Öyle ya babamı özlemiştim. Babamın yokluğu ilk defa canımı bu kadar çok yakmıştı... Zamanı geri sarmak istedim, en başa sarmak... Babama asi olmadan onun tüm istediklerini harfiyen yapmak. Onu mutlu etmek... İnsan zamanı geri alamıyordu maalesef. Pişmanlık bir işe yaramıyordu...
Beynimi kemiren binlerce düşünceden kurtulmak isteyerek kesik kesik derin bir nefes aldım.
"Önemli değil, ama üzülme bu kadar. Sana yazık, kendine böyle yüklenmemelisin."
Zar zor gülümsemeye çalıştım.
"Saol" diyebildim içten bir şekilde.
Ardından üstüme başıma çeki-düzen verip aynada son defa yüzüme baktım. Gözlerimin siyahı daha belirgindi. Etrafı ağlamanın etkisiyle kıpkırmızı kesmişti ve gözlerimin içi yanıyordu. Tuğçe'yle kulise gittik. Program reklam arası vermişti ve Edward burdaydı. Ekiple resim çekiyorlardı. Tuğçe de yanlarına gitti. Ben kapı girişinde öylece kalmıştım. Gidemiyordum da dönemiyordum da...
Bir kaç resimin ardından Edward menajerine bir şeyler söyledi. Beni kapını kenarında görünce gülümsedi. Bende gülümsemeye çalıştım. Ağladığımı kimsenin bilmesini istemiyordum. Kimseye yaklaşmıyodum o yüzden. Bana doğru yürümeye başladı elinde telefonu vardı. Kaçmak istiyordum ama yapamıyordum olduğum yerde çakılıp kalmıştım. Başımı önüme eğdim ellerim titriyordu. Onları sımsıkı birbirine kenetledim. Yaklaştığını hissediyordum. Yüzüm yine yanmaya başlamıştı.
"Sanırım bu gece yanlış şarkıyı söyledim. "
Gözlerim kocaman açılmıştı. O beni görmüş olamazdı. O kadar kalabalıkta benim gibi ufak-tefek bir kızı seçmesi imkansızdı. Başımı kaldırdım. Tam karşımdaydı. Yüzünde güzel bir tebessüm vardı. Yanaklarındaki gamzelerini belirgin bir şekilde ortaya çıkarıyordu. Gözleri yeşilin hiç görmediğim kadar güzel bir tonuydu. Uzun kahverengi saçlarının uçlarındaki bukleler omuzlarına dökülüyor ve siyah gömleğiyle harika bir uyum sağlıyordu. Ben onun karşısında kendime gelmeye çalışırken o konuşmasına devam etti:
"Bu kadar ağlayacağını bilseydim daha hareketli bir şarkı söylerdim küçük kız. Çok duygusalsın; böyle çok ağlamamalısın, gülmek her zaman iyidir. " dedi gülümseyerek. "Küçük duygusal hayranımla resim çekmek istiyorum." dedi ve yanıma geldi.
Elini omzuma attığında ben ufak bir şok geçirdim tekrar. Başım dönmeye başladı. Saşkınca bakarken o bir resim çekti ben de o sırada kendimi toparlayıp bir anda geri çekildim. Bu defa bakışlarım sertleşmişti. Evet gerçekten çok sinirlenmiştim. Böyle birşey yapmasını beklemiyordum ve kimse ona bu hakkı vermemişti. Elimden geldiğince kendimi sakinleştirmeye çalıştım. O da bana ne oldu der gibi bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAHARIM GELİŞİNDE SAKLI (TAMAMLANDI)
Fanfiction_*O KARANLIKTI; BEN AYDINLIĞIM OLMASINI İSTEDİM*_ ### Hayatta en tehlikeli şey aşktı belkide... 'Aşktan kim ölmüş ki?' lafı yıllarca dolanmıştı aklımın bir köşesinde. Ama biliyor musunuz? Aşk bir insanı öldürecek kadar kuvvetli bir duyguydu. Aşk i...