Miray'ın doğum günü harika değil mi? Kanal D ponçik kalbimizi kırarak hâlâ fragmanı vermiyor. Boran röportajını da. Rakipleri 3. fragmanı yayınlıyorken. Neyse keyifli okumalar!
Hemen dışarı çıkacaktık ki, çok geç olmuştu. Başlarında Leon, bir grup Yunan askeri bize silahlarını doğrultmuştu:
-Hilal?
***
Evet, harika. Fakat yapacak bir şey yoktu. Neyle suçlanacağımızı biliyordum ve cezanın ne olduğunu da. İdam. Annem geliyor gözümün önüne ne yapar beni darağacında görse? Ya da ablam, kavga ederiz falan ama, ya babaannem kalbi dayanır mı? Ali Kemal ne yapar? Kesin bir delilik yapar. Babam? Sahi babam ne yapar? Karşı çıkar mı? Leon'un sesi ile kendime geliyorum. Kulağıma fısıldıyor:
-Ne yapıyorsun burada?
-B-ben
Konuşamıyorum ne diyebilirim ki? İtiraz edecek bir şey de yok zaten. Hem ben yaptım derim ne olursa olsun. Mehmet ona ne olur? Göz ucuyla ona bakıyorum. Umrunda bile değil. Bilerek gelmiş gibi bakıyor. Askerler kolumdan sıkıyor. Bir şey demiyorum. İnfazın hangi gün yapılabileceğini düşünüyorum. Bir gün sonra, iki gün sonra... Kârârgaha geliyoruz. Tepemde Yunanca konuşuyorlar. Yunanca bilmiyorum ama anlıyorum zafer kazanmış gibiler. Yok hayır biliyorum eğer ben ölsemde gidecekler bu topraklardan. O zaman Yunanca ağlayacaklar. Görmesem de o günleri biliyorum gelecek. Nerede olduğumun aslında olup olmadığımın önemi yok. Kapkaranlık bir zindana getiriyorlar beni. Oturuyorum çaresizce. Babam geliyor. Gözleri sert. Hiçbir duygu yok. Celaleniyor:
-Hilal ne yaptın sen!
-Hilal! Sen bu suçun cezası ne biliyor musun?
-Biliyorum.
Sesim cılız ve çaresiz çıkıyor.
-Hilal benim seni kurtaramayacağımı biliyorsun dimi!
-Biliyorum.
Sesim aynı tonda.
-Yazık değil mi?
-Baba şu an yapacak hiçbir şey yok. Bana bağırman da bir şey değiştirmiyor.
General Vasilli giriyor içeri.
-Hilal?
O da şaşırmış duruyor.
-Cevdet?
Bu sefer Cevdet'e dönüyor. İnanmak istemiyor gibi bir hali var. Anlam veremediğim. Zalim Yunan acır mı? Hemen çatılıyor kaşları:
-Baban Albay Cevdet de olsa cezan ne biliyor musun?
Başımı sallıyorum.
-Gencecik bir kız bu yaşta ölecek mi?
Bir şey demiyorum. Ne diyebilirim. Vasilli de sanırım durumu anlıyor ve dışarı çıkıyor. Ne de olsa sevgili Albay Cevdet'inin kızıyım. Babam son kez bana dönüyor.
-Kızım, ben suçsuzum de.
Ne saçma bir laf. Başımı kaldırıyorum.
-Desem ne değişir? Şanlı devletiniz gerçek suçluları yakalamak için uğraşmaz ki bu saatten sonra.
O da bir şey demiyor. Ne denir? Annem giriyor telaşla içeri.
-Yavrum, boncuğum, ne işin var senin burada annem?
Babam duygusuz bir ses tonu ile:
-Kızın Yunan cephaneliğini patlatmakla suçlanıyor Azize.
-Yavrum sen yapmadın ki niye burada tutuyorlar seni?
Başımı öne eğiyorum. Bir şal uzatıyor bana.
-Kızım al bak bununla sar ellerini. Çok üşür senin ellerin boncuğum.
Başımı sallıyorum. Babam, annemi zorla dışarı çıkartıyor. Ve tek başıma kalıyorum. Gece. Ufacık pencereden ışık dahi sızmayacak kadar karanlık. Yapacak bir şey yok diyorum. Vatan için ölüyorum ya. Gerisi boş.
***
General Vasilli giriyor içeriye. Ne kadar olduğunu anlamadığım bir süre zarfında.-Küçük hanım bu ipi görüyor musunuz? Bir darağacı kuracağız ve bu ipi tam sizin boyunuza göre ayarlayacağız. Sonra halk yavaş yavaş toplanacak. Anneniz, babaanneniz gelecek. Annenizin o halini düşünün bir. Ne kötü olur. Babaanneniz onun kalbi dayanır mı peki. Belki çok iyi bir vaaz çekeceksiniz, ama alkış yok. Çünkü herkes size acımakla meşgul olacak. Yavaş yavaş boynunuza geçireceğiz ipi. Ve boynunuz çıt diye kırılacak. Belki bir ya da iki saniye yaşarsınız. Gencecik bir kız daha izdivacını yaşamadan bir hiç uğruna canından olacak.
-Sizin hiç dediğiniz şey vatan!
Beni duymamış gibi yapıyor ve urganı yanı başıma bırakıp çıkıyor.
***
Biraz uyumak amacıyla yatmıştım. Son saatlerimin olduğunu bilmeme rağmen uyumak. Kapı açılıyor kalkıyordum lakin kim olduğuna bakmıyorum. Su uzattığı zaman başımı kaldırıyorum,Leon, gelmiş. Tebessüm ederek suyu alıyorum o da üzerime battaniye koyuyor. Nedenini bilmediğim bir şeyden dolayı kalbim hızlı atmaya başlıyor.-Ne seversin bilmiyorum ama bir şeyler okumak istersin diye düşündüm.
Bir kitap uzatıyor.Arkasını dönüp gidecekken geri dönüyor:
-B-ben, anlıyorum seni.
Önüme diz çöküyor.
-Senin yerinde olsam bende aynısını yapardım.
Tüm gıcıklığımla konuşuyorum:
-Siz benim yerimde değilsiniz teğmen, siz işgalcilerin yanındasınız.
Büyük bir sabırla konuşmaya devam ediyor:
-Bizimde topraklarımızda kan döküldü. Bizimde senin gibi genç kızlarımız öldü. Bu savaşta haksızsınız diyorsun, sizinde haksız olduğunuz savaşlar oldu. Bu kavganın bir sonu var mı orasını Tanrı bilir. Ölenler öldüğü ile kalıyor ama.
-Yanlışın var. Sen Hasan Ağabeyi öldürdün ama onun öğrettikleri hâlâ benimle.
-Hasan Ağabeyin için üzgünüm.
Yavaşça kalkıp gidiyor. Zannediyor ki, onunla konuşulmaz kötü biri. Yanılıyorsun teğmen demek istiyorum. Sen iyi birisin, Ağabeyim'i öldürsende iyisin. Bunu ne ben sana söyleyebilirim ne de sen anlayabilirsin. Keşke farklı zamanda, farklı şartlarda karşılaşsaydık diye geçiriyorum içimden. Lakin kader, elden ne gelir. Keşke bunu ona da söyleyebilseydim. Deseydim anlıyorum ben seni. Balo gecesi söylediklerin var ya her şeyi anlıyorum. Gel kitaplar hakkında konuşalım lakin diyemem. Gözüm getirdiği kitaba ilişiyor: Tevfik Fikret, Rübab-ı Şikeste(Kırık Saz) zevkli biri diye geçiriyorum içimden. Alıp okumaya başlıyorum.
***
Yarın kısa hayatım nihayete erecek. Annemin, babaannemin, ablamın, ağabeyimin gözü önünde ölmek. Buna izin vermeyeceğim diye geçiriyorum. Generalin bana verdiği urganı alıyorum. Tavanda sanki kendini asman için yapılmış bir yer vardı. Sandalyemi zindanın ortasına çektim. İpi tavandaki yerden geçirdim. Sandalyenin üstüne çıktım. İpi boynumdan geçirdim. Bundan sonrasının nasıl olacağını biliyordum. Lakin yapacak bir şey yok. Yavaşça sandalyenin ucuna geliyorum. Korkuyorum, önemsiz, üşüyorum önemsiz, açım, susuzum; önemsiz. En önemli suçsuzum ama bunu söyleyemeyecek kadar da suçluyum. Sandalyenin ucuna biraz daha gidiyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatanım Sensin
FanfictionVatan âşığı Hilal ve işgalci Yunan askeri Leon. Vatan mı aşk mı? Ya vatanı bir Yunan'ın kalbindeyse? "Hilal, Leon'un kulağına fısıldadı: Benim vatanım sensin. Leon'un vatanı zaten Smyrina idi." Diziyle paralel ve bağımsız.