Herkese merhaba! Sezon finali ile perşembe akşamının boşluğunu nasıl dolduracağım bilmiyorum. Hatırlıyorum bir hafta yoktu da hiçbir şey yapmadan öylece oturmuş duvarı seyretmiştim. Her şeyimi o kadar ona göre ayarlıyorum ki tamamen final yaptığında ne olacak onu hiç bilmiyorum. Neyse içinizi karartmayayım. Keyifli okumalar...
Ona bir şey olmasına dayanamazdım. Bu yüzden onu her şeyden sakınmak istiyordum, kendimden bile.
***
Pencereden sızan Güneş'in ilk ışıkları ile gözlerimi açtım. Her ne kadar Güneş'in ışıkları yeryüzüne gelse de ortalık henüz tam olarak aydınlanmamıştı. Hilal hala omzuma yaslanmış uyuyordu. Gece beraber uyuduğumuz gerçeği ile yüzüme engelleyemediğim bir gülümseme yerleşti. Yine de sevinmek için çok erkendi. Lucy'nin başka bir planı olabilirdi. Birazdan buradan gitmem gerekeceği gerçeği ile ofladım. Hayat sadece bu kulübe sınırlı olsaydı ve yanımda Hilal olsaydı bir saniye bile düşünmeden ölene kadar burada yaşamıyı dilerdim. Uyandırmamaya dikkat ederek Hilal'i alnından öptüm. Bizi,iyi veya kötü, bir sonun beklediğini biliyordum. Ve bu sonun yaklaştığını hissediyordum. Ya birbirimizin iyi sonu olacaktık ya da kötü. Lakin biliyordum birimiz bu Dünya'da nefes almayı bıraktığında diğerimiz bu Dünya'da yaşayacak gücünü bulamayacaktık. Belki de saplantıydı bu lakin bunun ne olduğu umrumda bile değildi. Ben, Hilal ile vardım. Hilal varsa var olmaya devam edecektim.
Hilal biraz kıpırdanarak gözlerini açtı. Gözlerimiz buluştuğunda gülümsedi. Güneş, yüzüne vuruyordu. Ortalık neredeyse tamamen aydınlanmıştı ve dün akşam yağan yağmurdan dolayı etraf toprak kokuyordu ve ormanın derinliklerinden kuş cıvıltıları geliyordu. Huzur buydu diye geçirdim içimden. Daha ne isteyebilirdim ki? Gerçi bu hayatta benim istediğim tek bir şey vardı o da Hilal ile mutlu olmak. Başka gayem kalmamıştı çünkü neye elimi uzatsam boş çıkıyordu. Şimdiye kadar beyhude bir hayat sürmüştüm. Aldığım nefes bile bir hiç uğrunaydı. Ben Hilal ile var olmuştum.
Tekrar Hilal ile göz göze geldiğimizde onun aç olduğu aklıma geldi. Ona bir şey söylemeden hızlıca ayağa kalktım.
-Yarım saate geliyorum ben Hilal.
Endişeli bakışlar ile beni süzdü.
-Nereye gidiyordun Leon?
-Yarım saat sonra döneceğim.
Başka bir şey demeden ve başka bir şey demesine fırsat vermeden kulübeden çıktım ve ata binerek şehre doğru yol aldım.
***
Kulübeden çıkalı yarım saat olmuştu ve işte yarım saat sonra tekrar kulübenin önündeydim. Biraz yiyecek ve su almıştım. Kulübeden içeri girdiğimde Hilal'i gözlerini açık tutmaya çabalarken buldum. Benim içeri girdiğimi görünce gülümsedi. Ben de onu daha fazla bekletmemek için yiyecekleri ona uzattım. Neredeyse nefes almadan yiyordu ve bu hali çok tatlıydı. Alaylı bir şekilde güldüm:
-Hilal yavaş ol boğulacaksın.
-Bir şudur yiyecek doğru dürüst bir şey bulamasan siz de böyle olurdunuz Teğmen!
Ses tonuna karşılık gülüyordu. Bu kadar orantısız olmayı nasıl başarıyor hala anlamış değilim. Başımı pencereye doğru çevirdim ve gitme vaktinin geldiğini anladım. Babam uyanmadan konağa geri dönmem gerekiyordu. Ayrıca daha Lucy ile konuşmamıştım. Hilal'i alnından öptüm ve hızlıca ayağa kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatanım Sensin
FanficVatan âşığı Hilal ve işgalci Yunan askeri Leon. Vatan mı aşk mı? Ya vatanı bir Yunan'ın kalbindeyse? "Hilal, Leon'un kulağına fısıldadı: Benim vatanım sensin. Leon'un vatanı zaten Smyrina idi." Diziyle paralel ve bağımsız.