Herkese merhaba! En son anasınıfı gösterisinde kaynana olmuştum ve bir repliğim vardı boyun posun devrilesice. Hiç söyleyemezdim. O gösteriden sonra da bir daha söylemedim zaten. Perşembe bölüm varken hep bir umudum vardı Leon kabul etmemiştir diye. Şimdi ilk söylediğimi nereye bağlayacağımı düşünüyorsanız Leon ve Vasili'nin konuşmasını dinlerken istemsizce bu cümle çıktı ağzımdan. :) Bence Leon doğru olanı yaptı ama bence bunu yapma sebebi hayatta kalmak değildi. Vasili Leon'u Hilal ile tehdit etmiş olabilir. Çünkü hatırlarsanız Leon hapishanede Hilal'e insan sevdikleri uğruna istemediği yollarda yürümek mecburiyetinde kalabilir diyordu. Sonra kulübede burada kalsan seni merak ediyorum diyor. Çakılacaksam büyük çakılayım diyip böyle bir iddia ortaya atıyorum. :) HiLeon sahnesi kısaydı ben bunu dert etmiyorum. Ben acaba bu bölüm HiLeon olur mu diye düşündüğümüz zamanları hatırlıyorum. Kısaydı ama çok boştu. Hilal sanki kulübeye ateş almaya gelmişti. Bir de o kitaplarla ilgili ne hayaller kurmuştuk. Yine uzatan ben ve burayı okumayacak olan sizler :) Neyse herkese keyifli okumalar...
Bu hayatta uğruna savaştığım tek bir şey vardı: Hilal.
***
Bizi bir son bekliyordu lakin bu sonun ne olduğunu bir türlü kestiremiyorum. Bir çıkış yok gibiydi. Tekrardan üstüme aldığım bu sorumluluk beni iyice yok etmeye başlamıştı. Elimden bir şey gelmiyordu. Belki geliyordu lakin ben bir şey yapmıyordum. Sanırım doğrusu buydu. Ben Hilal'i korumak için bir şey yapmıyordum. Keşke Hilal benimle bizi kimsenin tanımadığı bir yere gelmeyi kabul etse. Kabul etmediği için ona asla kızmıyorum lakin o zaman her şey daha kolay olurdu. Yeni bir hayat kurardık kendimize. Ne babam peşimizde olurdu ne de harbi hissederdik. Bu harp olmasaydı Hilal kabul edeceğini söylüyordu. Bu harbin ne kadar süreceği belli değildi ki... Seneler sürecekti. Her iki taraf da ölecekti. Bu savaşın galibi Türkler olacaktı lakin onlar da bitecekti. Çok kan dökecektik.
Karargahın koridorundan gelen bağrışma sesleri ile dışarı çıktım. Elleri bağlanmış bir şekilde Yunan askerleri tarafından tutulan Hilal, babasına bağırıyordu. General de üzgün bakışlarla hiçbir şey yapmadan kızını izliyordu. Hissediyordum. Onun da söylemek isteyip de söyleyemediği ne çok şey vardı... Yanlarına yaklaşarak sordum:
-Bir sorun mu var General?
-Önemli bir şey değil Teğmen. Hilal, ona ne yaparsa yapsınlar konuşmayacağını söylüyor. Şu Halit İkbal meselesi ile ilgili.
Ardından gözleri dolmuş bir şekilde kısık sesle konuştu:
-Biz de Albay Stavros'u bekliyoruz.
Yer ayağımın altından kaydı. Gözlerim kocaman açıldı. Hilal'e döndüğümde umrumda değil anlamında omzunu silkti. Babam bana bunu yapamazdı, söz vermişti bana eğer vazifeye dönersem işkence yapılmayacaktı! Bir hışım soluğu babamın yanında aldım. Sakinliğimi korumaya çalışarak konuştum:
-General ben vazifeyi masum insanlara işkence yapılmamak kaydıyla Halit İkbal'i yakalamak için kabul ettim. Siz beni nasıl kandırırsınız!
Sesim tüm odayı doldurmuştu. Babam sinirlenmişse benziyordu.
-Bir şey yapmadan önce sizden emir mi almam gerekiyor Teğmen! Size hesap mı vereceğim!
-Göreve dönmemin tek şartı vardı o da masum insanlara işkence edilmeyecekti. Lakin siz...
-Lakin ne Teğmen? Suçlu olmayanları cezalandırdığımızı nereden çıkardınız bilakis biz gerçek Halit İkbal'i bulmak üzereyiz. Elimizde bir şüpheli var ve konuşması için yapılacak her şey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatanım Sensin
FanfictionVatan âşığı Hilal ve işgalci Yunan askeri Leon. Vatan mı aşk mı? Ya vatanı bir Yunan'ın kalbindeyse? "Hilal, Leon'un kulağına fısıldadı: Benim vatanım sensin. Leon'un vatanı zaten Smyrina idi." Diziyle paralel ve bağımsız.