Bölüm 31

1K 46 8
                                    

Herkese merhaba! Öncelikle şunu söyleyeyim bölümü hızlı yazmak zorunda kaldım bu yüzden yazım hatası varsa çok özür diliyorum. Bu arada beş yaş gençleştim ve 10 kilo verdim. Yıldız'ın o gidişi 22 bölümdür bu anı beklemiştim. Önceden Yıldız olduğu için güzel HiLeon sahnelerine sevinemiyorum şimdi de Yıldız aradan çıktı diye mutsuz HiLeon sahnelerine üzülmüyorum. Leon ve Cevdet ciğer bırakmamıştır. Dondu çocuğum orada. Neyse uzatmayayım herkese keyifli okumalar...


Eğer aşıksan, seni seven bir ailen varsa zaten dünyanın en zengin insanısın demektir.

***

Yoldan geçen insanların bana olan bakışları rahatsız olmama neden oluyordu. Türk Halkı, Hasan Tahsin'in katili olduğumu bilmiyordu lakin Yunan halk bundan haberdardı. Arada sırada gelip "şanlı Yunan kumandanını" kurtardığım için teşekkür ediyordu. Bense her gün katil olmanın yükü ile daha çok tükeniyorum. Bu üniformadan kurtulmanın bir yolu olmalıydı. Eve geldiğimde ayaklarım beni taşıyamaz hale gelmişti. Odama zor çıktım. Bu hayattan o kadar çok yorulmuştum ki, en ufak bir şeye katlanamaz hale gelmiştim. Her gün masada babamın suratsız yüzünü görmek, annemin üzgün hali zaten tükenmiş ruh halimi daha da kötüye götürüyordu. Sonra bir de meleğim, deniz gözlüm vardı. Onu her düşündüğümde her şeyi unutturan, gülüşünü hayal etmek bile karnımda kelebekler uçuşturan meleğimi hayal ettim. Ona kavuşmanın bir yolunu bulmam gerekiyordu. Hem de hemen, onsuz geçirdiğim her saniye ölüyorum. Bu üniformadan kurtulmadan olmayacağını söylüyordu. Haklıydı, bunun için asla ona kızmıyorum. Hem zaten bu savaşı kaybettiğimizde benim burada bir Yunan askeri olarak kalmama imkan yoktu. Evet, bunu Yunan Orduları Kumanda'nın oğlu olarak söylüyorum, bu savaşı kazanabileceğimizi düşünmek için aptal olmak gerekir. Cephane yönünden üstün olabiliriz lâkin, onların bu savaşı kazanacaklarına dair inançları bizden üstündü. İtilaf Devletleri olmadan biz bir hiçtik. İtilaf Devletleri de bize görünürde destek veriyordu. Özellikle İngilizlere güvenmek büyük bir hata olur. Hem de onlara güvenerek iş yapmak. Bir kere burada askerlerin işlediği günahlar yüzünden Tanrı bu işgali haklı bulmuyordur. Her şeyden öte, Türklerin Mustafa Kemal'i var. Erzurum Kongresi Kararları, Amasya Genelgesi bunlar gibi bir sürü şeyi duymuş araştırmıştım. Ve Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal'i hafife almak çok büyük bir hataydı. O, bir kumandandan çok daha fazlasıydı. Nasıl bu kadar iyi bildiğimi sorabilirsiniz. Hilale de demiştim. Düşmanına saygı duymayan onu yenemez. Lâkin, ben düşman olmak istemiyorum. Ben Kordon'da yaşayan sıradan bir Rum olmak istiyorum.

***

Babamın beni odasına çağırmasıyla sıkıntıyla yatağımdan kalktım. Evde bile bu askerlik meselelerini konuşuyorduk. İçeri girdiğimde bana bağırmaya başladı:

-Şu Halit İkbal hala ne cesaretle yazabiliyor Teğmen! Bana bulduğunuzda cezasını kendinizin vermek istediğini söylemiştiniz, yoksa buldunuz lakin saklıyor ya da bilerek mi bulmuyorsunuz?

-Hayır tabii ki de kumandanım.

-O halde bir isyancıyı nasıl hala bulamazsınız Teğmen?

Yazı yazmak demek isyancı olmak mı demekti yani? Bence Hilal yazdığı yazılarla hepimizden daha güzel bir iş yapıyordu. Onu isyancı ilan etmek çok saçmaydı.

-Gerçekten bir isyancı mı? İsyancı dediğiniz silah kullanır, insan öldürür. Halit İkbal'in tek yaptığı kalemiyle yazı yazmak.


-Askerliği seçtiyseniz vicdanını bırakmanız gerekirdi. Yani bana karşı geliyor ve o isyancıyı bulmayacağınızı söylüyorsunuz.

Sesi tüm konağı doldurdu:

Vatanım SensinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin