Bölüm 29

1K 52 2
                                    

Bizimle ne kadar güzel alay edildi uyanın ey fandom! Bölüme fiyasko demek fiyasko kelimesinin anlamına haksızlıktır. İki güzel sahne koyup bizi susturabileceklerini zannediyorlar. O iş öyle değil işte. Zekası ile övündüğümüz Veronica'ya mı yanayım yoksa Vasilli-Leon konuşmasına mı? Yoksa diğer tüm saçma klişelere mi? Dizi çok saçma bir yere gidiyor Allah sonumuzu hayır etsin. Çok konuşmak istemiyorum konuşursam roman olacak o yüzden size keyifli okumalar...





Benim istediğim hayat oydu. Benim hayatım da oydu.

***
Dün akşam, Hilal'i görmek bana o kadar iyi gelmişti ki! Onunla olmak demek, dünyanın geri kalanını unutmak demekti. O olduğu zaman onun dışında kalan hiçbir şeyin bir önemi kalmıyordu. Ne vakit bu kadar bağlanmıştım ben Hilal'e? Bu soruyu kendime çok sordum lâkin hiçbir zaman gerçek yanıtını bulamadım. Bulmasam da olurdu zaten. Sabah kahvaltıdan sonra kârârgaha gittiğimde babam hiçbir şey olmamış gibi beni yanına çağırdı ve şu Halit İkbal'i bulmam gerektiği hakkında bir sürü kelam etti ve daha sonra herkesin içinde küçük düşürerek beceriksizlikle suçladı. Onun bu tavırlarına alışmıştım. Her an herkesin yanına küçük düşebilirdim. Başta çok kırılıyordum lâkin sonra alıştım. Babam işte, beni diğer askerlerinden farklı olmadığımı kanıtlamak için yapıyordu. Halit İkbal'i bulmalıydım bunu bende istiyorum lakin, asılacak olması beni üzüyordu. O sadece fikirlerini ifade ediyordu. Ve bunun cezası ölüm olmamalıydı. Lâkin, onu bulmak istemememin tek nedeni bu değildi. İçimden bir ses onu bulmam hatta, korumam gerektiğini söylüyordu. Onu bulmam gerekiyordu lâkin onu bulmamak için nerede olduğunu bilmeme rağmen oraya gidemiyorum. Her zaman kendime türlü türlü bahaneler buluyor ve bu işi erteliyorum.

Babamın beni ikinci kez odaya çağırması ile sıkıntılı bir nefes verdim. Bu sefer yanında kimse yoktu.

-Teğmen Halit İkbal'i korumadığınıza kendimi ikna edemiyorum.

-Neden bir isyancıyı saklayayım kumandanım? Bulduğum vakit, cezasını kendi ellerimle vermek isterim.

-Güzel, güzel Teğmen. O vakit bulun şunu bir an önce! Bulun, bulun yoksa sevdanıza yazık olacak. Şimdi çıkabilirsiniz.

Duyduğum şeyin şoku ile ilk önce hareket edemedim, daha sonra koşarcasına kendimi dışarı attım. Babam beni Hilal ile tehdit etmişti. Hayır, olamaz mümkün değil, babam nereden bilecek ki? İmkanı yok. Hızlı adımlarla eve döndüm. Hışımla merdivenleri tırmandım ve soluğu annemin yanında aldım.

-Anne söyledin mi!

Hayır, hayır yapmış olamazdı.

-Neyi oğlum? Hem senin bu saate burada ne işin var?

-Anne soruma doğru cevap ver, babama Hilal'i sevdiğimi söyledin mi söylemedin mi?

-Hayır,tabii ki de oğlum. Hem nereden çıkardın bunu?

-Babam, Halit İkbal'i bulmamı söyledi bulamazsan sevdana çok yazık olacakmış. Anne o adam fikirlerini ifade etmekten başka bir şey yapmıyor. Ben, ben onu tutuklamak istemiyorum.

-Leon, emin olabilirsin ki, baban seni ve Hilal'i bilmiyor. Hatta, senin babana çıkışından sonra yanıma geldi. Alaylı bir şekilde güldü, sanki General Cevdet'in kızını seviyor da bu kadar hastaneye gidiyor. Leon güzel kızlardan hoşlanır Hilal ise küçük bir cadı dedi sonra da güldü. Oğlum baban seni tanımıyor. Hilal'i sevdiğini anlaması mümkün değil.

-Anne, ben Hilal'e benim yüzümden bir şey olacak diye çok korkuyorum.

Gözlerimden süzülen yaşları saklamaya çalışmadım. Çünkü bir şeyleri saklamaktan çok yoruldum.

Vatanım SensinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin