Bölüm 27

1.3K 67 4
                                    

Herkese merhaba da pek hayırlı şeyler yazmayacağım. 20. bölüm hakkında iki kelam edeyim. Kısa tutmaya çalışacağım ama ne kadar kısa olur bilmem. İtiraf bile arada kaynadı. Hilal gibi ebedi bir insandan bu kadar basit bir şey beklemezdim. Veronica gerçekten delirmiş olmalı. Yıldız'ın duyması ayrı bir fiyasko. Senaryo sadece kaos yaratmak için yazılmış. Veronica oğlu uyandıktan sonra neden bunu söyleyip hemen gitti. Sizin oğlunuz uyansa Yıldız ile evlenebilirsin diyip gider misiniz? Ali Kemal de daha önceden birini ölürken görmüştü. Zaten bölümün başlamasını beklemeyi saymıyorum. Tam bölümün tek iyi tarafı Eşref Paşa derken adam öldü. O kadar kolay mıydı yani ölmesi? Her şey tam anlamıyla fiyasko. Üçgen istemiyoruz dedikçe üçgen mide bulandırıcı olmaya başladı. Benle beraber birçok insan karar aldık tepki göstermek için Kanal D'nin hiçbir videosunu izlemiyor, beğenmiyor ve yorum yapmıyoruz. Kişisel bir tepki. Siz de bölüm ya da hikaye ile ilgili düşünceleriniz hakkında yorum yazabilir ya da mesaj atabilirsiniz. :) Aşırı uzattım. Bu arada benim hikayemde Veronica hâlâ zeki bir insan korkmayın. Ben de dizinin geldiği halden sonra Yıldız'ı aradan çıkarıyorum. Onların yeterince engelleri var zaten. Keyifli okumalar...

Zaten, bir insan yaşama umudundan vazgeçmemeli. Ben de senden vazgeçmeyeceğim.

Leon.

***

Mektubu yazdıktan iki gün sonra cevap gelmişti. O iki gün içinde her gün mektup getiren çocuğu aramış ve yaklaşık beş kere olumsuz yanıt almıştım. Pes etmeye niyetim yoktu. Hem kendi içimde hem de Hilal'e karşı bir savaş vardı. Hilal'e olana çoktan mağlup olmuştum. Kendim için savaşmaya gayret ediyordum. Babam varken bu imkansızdı. O varken, ben asla gerçek Leon olamazdım. Bir kere Hilal ile bana asla müsaade etmezdi. Babam izin vermediği müddetçe hiçbir şey mümkün olmazdı. Kendimde mektubu okuyacak cesareti bulamıyordum. Hilal beni tekrar yaralayabilirdi. Bu muhtemel olaydı. Doğru bildikleri karşısında kendini bile umursamıyordu. Mektubu açtım.

Sevgili Leon,

Milli Mücadele'den söz etmişsin. Madem Milli Mücadele'nin muaffık olacağını söylüyorsun neden o formayı giyiyorsun? Neden kendine bunu yapıyorsun? Hem ablamı söz konusu etmesek sen,ben ve o formanın bir oluru ya da geleceği olamaz. Bunu biliyorsun değil mi? Sen içindeki vicdanlı çocuğu öldürüyorsun. Ve bunu bile bile yapıyorsun. Elinden hiçbir şey gelmediğini söylüyorsun. İsteklerin için, doğruların için savaşmıyorsun. Bir kafesin içinde yaşamaya alışmışsın. O kafesten kurtulmak için en ufak bir çaba bile sarf etmiyorsun. Ve bana, benim için savaşacağını söylüyorsun. Eğer, biri için savaşacaksan o, sen olmalısın.

Benim yaşama umudun olduğunu söylemişsin. Lâkin, bunun için hiçbir şey yapmıyorsun. Eğer, ben senin yaşama umudun isem, göster bunu Leon. Sadece bana değil, herkese ama herkese Teğmen Leon hariç birini göster. İçindeki vicdanlı küçük çocuğu mesela. Ya da umudun kaybetmiş lâkin, yine de o umudu tekrar arayan minik Leon'u göster. Sana demiştim, aramızdaki en büyük engel yine sensin. Olmak zorunda olduğun kişi. Hiçbir şey için zorunlu değilsin. Bunu sen de biliyorsun. Seni anlıyorum, hem de sonuna kadar. Babam için ben de yaparım her şeyi. Lâkin, geri geldiğinden beri, bir kere gidip sarılmadım. Hoş geldin ya da seni çok özledim demedim, diyemedim. Babam onları hak etmiyor. Babam bizim yüzümüzü görmeyi bile hak etmiyor. Madem benim için aradaki engeller ile savaşırsın, savaş Leon. Aradaki tek engel olan Teğmen Leon ile savaş. Son diyeceklerim budur. Kendine iyi bak,

Vatanım SensinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin