Bölüm 46

810 34 9
                                    

Herkese merhaba! Bu bölüm Cevdet'in zekasına hayran kaldım yürü be Miralay Cevdet diye evin içinde dans ettim. Çok korkmuştum vatanına ihanet edecek diye. Yakup öldü diye de çok korktum Lütfü ölecek diye de çok korktum. Kısaca bu bölüm çok korktum:) Vasili gidici gibi duruyor gerçi bu Nuran belli olmaz ama Baki Davrak gitmesin. Leon'um ne güzel seviyor öyle değil mi? Leon'u pamuklara sarasım var o nasıl güzel sevmektir. Neyse Leon'a burada abarmayayım size keyifli okumalar:)


Lakin kafamı kurcalayan bir şey vardı. Sahi her şeyden kendimi mi suçlu buluyordum?

***

Birçok şeyden kendimi suçladığım doğruydu. Her şeyde kendimi suçlu görüyordum. Çünkü öyleydi.

-Her şeyin suçlusu ben değil miyim?

Sesim çok boğuk çıkmıştı. Hilal biraz kıpırdanarak konuştu:

-Tabii ki de sen değilsin. Böyle düşünerek her geçen gün kendini daha çok yıpratıyorsun.

-Sen yakalandıysan bunun sorumlusu benim. Seni koruyamadım.

-Tamam o zaman şöyle düşün bir de, ben suç işliyorum ve sen bir Yunan askeri olarak beni korumak zorunda değilsin.

Yunan askerinin altını çizmişti. Söylemiyordu lakin biliyordum, bu üniformayı giymemden oldukça rahatsızdı. Belki de eskisi kadar sevmiyordur beni. Konuyu değiştirmek için telaşla konuştum:

-Eğer sana bir şey olursa kendimi öldürürüm.

Kaşlarını çattı.

-Öyle bir şeyi asla yapmayacaksın. O zaman bu aşk olmaz, bu saplantı olur. Kendini bitiriyorsun. Benim yüzümden sana asla bir şey olmayacak. Eğer benim yüzümden kendine zarar verirsen veya sana bir şey olursa...

Sesini sertleştirerek devam etti:

-Ne seni ne de kendimi affederim duydun mu beni!

Sesi titremeye başladı:

-Olur da kavuşamazsak-

Kaba bir şekilde sözünü kestim. Böyle bir şey asla ama asla olmayacaktı.

-Kavuşacağız.

Yalvaran gözlerle bana baktı.

-Olur da kavuşamazsak, ve bunun sebebi senin kendine bir şey yapman olursa öbür tarafta yanına bile gelmem duyuyor musun beni?

Başımı iki yana salladım. İkimizin de gözleri dolmuştu. Böyle bir şey asla olmayacaktı. Gözünden akmak üzere olan göz yaşını sildim. Elim bir süre yanağında kaldı, çekemeden...

-Romeo, Juliet için ölmeseydi Romeo olur muydu?

-Konuşma böyle! Sana bir şey olmayacak anlıyor musun beni!

Hiçbir şey demeden ona baktım. Bir gün Hilal için canımı feda etme ihtimali çok da uzak görünmüyordu bana. Sevdiğim insan için canımı feda etmek... Zaten babam başımızda olduğu sürece kendi canım ve Hilal'in canı arasında seçim yapmak zorunda kalacağımı biliyordum. Belki bugün değil lakin böyle bir şey elbet olacaktı. Babam bir Türk kızını sevmemi asla yanıma bırakmazdı. Ben kendi canımı feda etmeyi seçsem beni öldürür daha sonra Hilal'i de öldürürdü. Kendi canımı kurtarmayı seçsem Hilal'i öldürür bana bir şey yapmazdı lakin onun bana bir şey yapmaması hiçbir şey değiştirmezdi lakin bu benim kendime bir şey yapmayacağım anlamına gelmezdi. Hilal ölürse ben de kendimi öldürürdüm. Bu yapmakta bir an için bile tereddüt etmeyeceğim bir gerçekti. Tabii bu düşüncelerimi şu an Hilal'e söylesem ona bir şey olursa,ki Tanrı korusun, kendimi öldürmeme gerek kalmaz çünkü bu işi Hilal benim yerime hallederdi.

Vatanım SensinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin