Herkese merhaba! Şimdi uzun uzun mağlubiyetten bahsetmek isterdim ama oruçluyuz. Aslında sahurda yayınlayacaktım bölümü ama unuttum. Neyse oruçlu oruçlu sizi burada oyalamayayım keyifli okumalar...
Not: Ben bölümü bugün bir buçuk gibi yayınladım zannediyordum meğersem yayınlamamışım çok özür dilerim...Hissetmek de istemiyorum çünkü bir şeyler hissettiğim zaman bu sadece büyük bir acı oluyor.
***
İzmir'e ilk geldiğim gün hayatımın bir dönüm noktası olduğunu biliyordum. Yepyeni şeyler öğrenecektim hayattan. Ve biraz da olsun mutlu olmayı hayal etmiştim. Bazı acıların geride kalacağını hayal etmiştim. Mesela, ben burada iyi bir asker olacaktım ve babamla aramız düzelecekti veya İzmir'in güzel havası anneme iyi gelip ağabeyimi unutturacaktı. Biz mutlu olacaktık, bir aile gibi. Ben yirmi yıl sonra ilk defa mutlu olabileceğim ihtimalini düşünmüştüm. Şimdiyse Smyrna'ye geleli neredeyse bir yıl oluyor ve ben mutlu olduğumu hatırlamıyorum. Mutlu olmamam demek başıma iyi şeyler gelmedi demek değil. Buraya geldiğimden beri o kadar çok engelle karşılaşıyorum ki, sayısını unuttum. Lakin, eğer mutlu olmak istiyorsam bu engelleri aşmam gerekirdi. Mutlu olmak için savaş vermem gerekirdi. Dünya'da hiçbir şey kolayca sahip olunamaz öyle değil mi? Kimi fakirdir, paraya zar zor sahip olur lakin evine giren en ufak bir yemekle dahi mutludur. Kimileri de evinde istediği çeşit yemeğe sahip olsa da mutluluğa muhtaçtır. Ben bu durumda ikincisi oluyordum. Yine de hayatım boyunca o kadar fazla şikayet ettiğim söylenemez. Hiçbir zaman isyan etmedim. Her şeyi içimde yaşadım ben. İçimde ne fırtınalar koptu ama ben yine de hep güldüm hep güneşliymişçesine.
Aşık olmak başıma gelen en güzel şeydi yirmi yıldır. Bunun Hilal ile alakası var ama. Normal kişilikte bir insana aşık olsaydım belki bu kadar çok acı çekmezdim lakin bu kadar çok şey öğrenemezdim de. Ondan ayrıydım. Tarifi imkansız acılar çekiyordum. Tabiri caizse aşk acısından ölüyordum, başka biriyle evlendirilmeye çalışılıyorum, istemediğim bir mesleği yapmak zorundayım. Mutlu bir ailem asla olmadı. Hep ağabeyimin boşluğunu doldurmaya çabaladım, babama yaranmaya çabaladım lakin yirmi yıl boyunca bir hiç uğruna kendimden taviz vermiştim. Annem hala ağabeyimin yasını tutuyor, babam hala beni sevmiyor.
Her ne kadar belli etmesem de zor geliyor yaşadıklarım. Kaldıramayacağımı hissettiğim anlar o kadar çok oluyor ki... Her birinde bir amaç uğruna tekrardan ayağa kalkıyorum. Ne zaman vazgeçmek istesem onun gözleri geliyor gözümün önüne. Şimdi kim bilir kaç kilometre uzakta olan gözleri... Onun için bir şey yapamadıkça ölüyorum, öldükçe gücümün çekildiğini hissediyorum. Belki de bu sadece psikolojik lakin yine de beni benden vazgeçirmeye yetiyor. Geçen yıllar içinde o kadar güçsüzleşmişim, fırtınada o kadar savrulmuş, kendimi o kadar kaybetmişim ki şimdi parçalarımı bir araya toplamak o kadar imkansız hale gelmişti ki yere düşünce binbir parçaya ayrılmış bir ayna gibi hissediyordum kendimi. Ayna olmama rağmen aynadaki görüntüme bakmaya korkar olmuştum.
Odamın tüm perdeleri kapalıydı. Eğer içeride gaz lambası olmasa oda karanlıklar içinde kalacaktı tıpkı yüreğim gibi. Yatağımın ortasına bağdaş kurmuş saatlerdir bunları düşünüyordum. Bir yere vardığım söylenemezdi. Her zaman bildiğim doğruları vurguluyor, doğru bildiğim şeyleri yapmak için kararlar alıyor ve sonunda yerimde saymayı bırakın daha kötü duruma düşünüyordum. Bu bir kısır döngüydü. Şu ana kadar bundan ileriye gidememiştim. Kendi karanlığımda ölmeye mahkumdum ben. Babam odadan çıktığından beri defalarca Hilal'den gelen mektubu okumuştum. Çoğu zaman ağlamıştım. Bir de düştüğüm bir umutsuzluk vardı. Ben bir an önce Hilal'ime kavuşmayı beklerken bu harp uzadıkça uzuyordu. Bu harp iki tarafı da öldürüyordu. Buna rağmen savaşmaya, birbirimize düşman olmaya devam ediyorduk. Oysaki etrafımıza baktığımızda Dünya düşman olunamayacak güzel ve hepimize yetecek kadar büyük değil mi? Neden savaşıyoruz o vakit? Neden onca masum insan ölmek zorunda?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatanım Sensin
FanficVatan âşığı Hilal ve işgalci Yunan askeri Leon. Vatan mı aşk mı? Ya vatanı bir Yunan'ın kalbindeyse? "Hilal, Leon'un kulağına fısıldadı: Benim vatanım sensin. Leon'un vatanı zaten Smyrina idi." Diziyle paralel ve bağımsız.