Fragmanda HiLeon yoktu ama Atatürk yeter de artar. Tüylerim diken diken oldu, ağlayasım geldi. Zaten diziye Atatürk için başlamıştım. Son zamanların en iyi dizisi. Neyse keyifli okumalar...
Bir daha buraya adım atmamak temennisi ile son kez konağa baştan aşağı baktım. Korkmama rağmen sert bir görünüş takınmaya çalışarak konaktan içeri girdim.
***
Konaktan içeri girdim. Kimseye gözükmek istemiyordum. O katillerin bir daha suratını görmek olmazdı. İlk önce annemin odasına gittim, hızlıca eşyalarını topladım. Aynı hızla aşağıya,babaanemin ve bizim eskiden kaldığımız odaya girdim.
-Babaane?
-Hilal? Yavrum...
Ağlamaya başladı.
-Babaannecim geldim ben, bak. Ağlama buradayım işte.
-İyisin değil mi Hilal?
-İyiyim tabii, siz yanımdasınız ya iyi olmamak ne mümkün. Hem sana iyi haberlerim var. Eşyalarını topla gidiyoruz bu evden.
Buradaki eşyaları da alıp dışarı çıktık. Dışarı çıkmamla karşımda gergin bir Leon görmem bir oldu. Onu görünce küçük çaplı bir kalp krizi geçirdim.
-Geçmiş olsun küçük hanım, sizi sağ salim görmek ne güzel.
-Sağ olun teğmen. Yalnız bundan sonra karşılaşmayacağız. Son kez iyi akşamlar.
-İyi akşamlar küçük hanım.
Bu halimiz gerçekten komik durabilirdi ama değildi. Can acıtıyordu. Böyle olmak zorundaydı, en azından şimdilik.
***
Gerçek evimize döndüğümde içimde tarifsiz bir mutluluk vardı. Burası bizim gerçek evimizdi. Ait olduğumuz yer. Her ne kadar babam kabul etmese de, burası bizim evimiz. Aslında bizim evimiz İzmir değil, bizim evimiz Selanik. Biz Selanikliyiz. Milli Mücadele'nin baş mimarı Mustafa Kemal Paşa'ın doğup büyüdüğü yerliyiz. Her Türk onun gibi olmalıydı. Türk Milleti'nin boyun eğdiği görüldü mü şimdiye kadar? Görülmedi. Her Türk Mustafa Kemal gibi olmalı ki, Türk Milleti bir daha boyun eğmesin hatta düşmanlar boynumuzu eğmeye yeltenmesin. Babam, neden geçmişti işgalcilerin yanına? Şanlı bir Türk kahramanı olmak varken, neden zalim Yunanlara geçmişti? Babam yapmaz dedikçe daha çok hayrete düşüyorum bunu nasıl yaptı diye. Ya annem? Diyordum babamı nasıl sevebiliyor diye. Şimdi öyle düşünmüyorum. Annem babamı Türk'ken sevdi. Türk halini seviyor. Şimdi, insan bazen yalnış olduğunu bilse de seviyor. İnsan sevdiğini seçemez ki. Türk de olsa Yunan da olsa kalbin onun için atmaya başlıyor. Kızsan da kalbine onun ne suçu var? Yan gözle ablama baktım çoktan uyumuştu. Eski benliğime dönme zamanı gelmişti. Yazacaktım. Bu defa aşk için yazacaktım:
Sevda nasıl başlar bir yürekte? Ne vakit açar karaborsanda bir gül? İmkansızı, mümkün olmayanı isteyecek kadar ne vakit palazlanır? İnsanın şah damarından, ellerine, dizlerinden, gözlerine doğru ne vakit yürür o sızı? Bir insanı sevmeyen memleket sevdasını bilmezmiş. Memleket sevmek kadar acıtmaz mı, bir insanı sevmek? Vatanın işgaline, mazlumun çığlığına nasıl dayanırsa yürek, sevdaya da öyle dayanır mı? Sevda dediklerime melet, tek can acıtmaz mı? Bir ananın mesela, evlat sevdası değil midir en büyük yarası? Ya da sevilmediğin halde, istenmediğin halde vazgeçememek acıtmaz mı?
Kalemi elimden usulca bıraktım. Yavaşça gerçek yuvamdaki yatağımda uzun zaman sonra ilk defa rahat bir şekilde uykuya daldım.
Leon'un Ağzında,
Bu kadar vakit geçmesine rağmen babamın beni hala sorguya almaması şaşırtıcıydı. Lakin endişelenmiyor da değildim. Yerimde huzursuzca kıpraştım. Emindim, bu fırtına öncesi sessizlikti, başka bir açıklaması olamazdı. Kapı çaldı. Annem içeriye girdi:
-Leon, baban seni beş dakikaya odasında bekliyor.
Her ne kadar uyarıcı bir şey söylemese de bakışları yetiyordu. Usulca oturduğum yerden kalktım ve babamın yanına gittim:
-Baba, beni çağırmışsın?
Sesim ne kadar ürkek çıkabilirse o kadar ürkek çıkıyordu. Lakin hayır, ben yanlış bir şey yapmadım. Ben doğru olanı yaptım. Ben sevdiğim kadını,Hilal'i, kurtardım. Birden yüzü belirdi gözümün önünde sahi ne yapıyordur? Beni düşünüyor mudur? Yüzümde anlamsız bir sırıtış oluştu.
-Leonidas? Gülünecek bir şey göremiyorum ben!
Babamın sesi tüm konağı doldurdu ve yüzümdeki ifadeyi sildi. Nefretini kusmaya başlıyordu işte:
-Özür dilerim kumandanım, tabii ki de gülünecek bir şey yok.
Kumandan ya. Babam benim babam değildi. Ben onun askeri, o da benim komutanımdı.
-Söyle bakalım Teğmen Leonidas, neden Hilal'i kurtarmak için kendi hayatını tehlikeye soktun?
-Mevzu bahis olan sadece küçük hanım değildi komutanım. Mevzu bahis olan aynı zamanda benim de hayatımdı. Ayrıca küçük hanımın suçsuz olduğunu siz de biliyorsunuz. Ben sadece-
-Düşünmeyeceksin Leonidas! Neden bir Türk kızının suçsuzluğu seni bu kadar alakadar eder? Bırak ta kimin suçlu kimin suçsuz olduğuna ben karar vereyim!
Sesi tüm konakta yankılandı. Cılız bir sesle son sözümü söyledim:
-Peki komutanım, en iyisini siz bilirsiniz. Ben sadece suçsuz bir insana yardım ederek Yunanların buraya gerçek barış, güven ve huzuru sağlamak için geldiğini göstermek istedim. İzninizle komutanım.
-İzin sizin teğmen lakin bir daha hayatınızı tehlikeye sokacak bir davranışta bulunmayın. Şayet, sonra anneniz bana kızıyor, size değil.
Böyle söyleyince ona daha çok kırılıyordum işte. Lâkin bu sefer söyleyecektim gerçekleri ona:
-Sizin için bir hiçim değil mi baba? Benim hayatımı umursamıyorsunuz, sadece annem ne der gözüyle bakıyorsunuz olaylara. Albay Cevdet mesela, ne kadar uğraştı kızını kurtarmak için. Neden ben gözünde iyi biri olamıyorum baba? Neden her zaman senin çocuğun değil de asker olmak zorundayım?
Cevabını bile beklemeden oradan ayrıldım. Belki yaptığım delice bir şeydi ama haklıydım. Annem beni bekliyordu:
-Çok kızdı mı Leon?
-Önemli bir şey yok mitera. İçin rahat olsun.
-Konuşmalarınızı dinledim. Umarım son söylediğinden baban bir ders alır. Lakin babana neden Hilal'i kurtardığının gerçek cevabını söylemedin?
-Hayır, mitera. Gerçek cevap o.
-Leon, sen benim oğlumsun. Nefesinin alışını da verişini de bilirim. Ben senin Yıldız ile evlenmek istediğini düşünürdüm.
-Yıldız'ı ağzına almasan mitera. Öyle bir şey olamaz.
-O vakit, sen Hilal'i mi seversin?
-Hayır tabii ki mitera.
Gözlerimi ondan kaçırmaya çalıştım.
-Leon, aklını başına topla.
-Mitera, benim aklım başımda zaten. Rica ediyorum lütfen tabii ki de Hilal ve ben diye bir şey olamayız.
-Heh şöyle Leon.
Son zamanlarda yalan söyleme konusunda uzmanlaşmıştım. Biliyorum, bir gün gelecek ve Hilal'i sevdiğimi kimseden saklamak zorunda olmayacağım. Hilal ve ben ne kadar zor olursa olsun olacaktık, olmalıydık. Aşkın Türk'ü Yunan'ı, Müslümanı Hristiyan'ı olur mu? Olmaz tabii ki. Olmayacaktı zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatanım Sensin
Hayran KurguVatan âşığı Hilal ve işgalci Yunan askeri Leon. Vatan mı aşk mı? Ya vatanı bir Yunan'ın kalbindeyse? "Hilal, Leon'un kulağına fısıldadı: Benim vatanım sensin. Leon'un vatanı zaten Smyrina idi." Diziyle paralel ve bağımsız.