Şu ana kadar yazdığım en uzun bölüm ile karşınızdayım! Perşembe günü, gelen fragmandan sonra fena çaklılacağız. Arzu savaşında galip olanlar var ama ben de bu savaşta mağlup oldum diyorum. Çakılacaksam kötü çakılayım diyorum. :) Neyse keyifli okumalar...
Dudaklarımı dudaklarıyla buluşturdum ve yanmaya başladım.
***
Hilal, bu ani hareketimle, aslında pek ani sayılmaz bunu en başından beri istiyordum, neye uğradığını şaşırdı. Başta bir şey yapmadı. Geri çekilmek isteyince onu sıkıca tuttum. Çünkü biliyorum, eğer giderse bir daha gelmeyecek. Sonunda nefesi bittiğinde geri çekildim. Gözleri fal taşı gibi açılmış, anlamlandıramadığım bakışlarla bana bakıyordu. İkimiz de taşa dönmüş gibiydik. Ben de ne yapacağımı bilmiyordum. Daha önce bir çok kızı öpmüştüm lâkin, Hilal çok farklıydı. O, daha önce gördüğüm hiçbir kıza benzemiyordu. Aradan geçen sessizlikten sonra konuşmaya başladı:
-Leon, sen sen ne yaptığını zannediyorsun?
-Sana daha nasıl anlatabilirim Hilal?
-Böyle anlatmaman gerekiyordu.
Gitmeye hazırlanırken kolundan tuttum.
-Bu kapıdan böyle çıkmayacaksın.
Ağlamaklı bakıyordu. Biliyorum o da hoşlanmıştı. Belki onun için pek de iyi bir ilk sayılmazdı lâkin, yine de... Bilmiyorum. Belki de bencil davrandım. Mutluydum. Hem de hiç olmadığım kadar. Peki ya Hilal? Ben bir rüyada gibi hissediyordum. Hilal beni sarsınca daldığım yerden uyandım.
-Leon sana diyorum!
-Neden kabul etmiyorsun Hilal?
Boş sedyeye oturdu. Ayakları onu taşıyamıyor gibiydi. Ben de yanına oturdum.
-İnan bana Leon. Kalbim kabul ediyor. Üstelik, kalbimin bir tek sana ihtiyacı varken, bir tek sen yoksun. Canım yanıyor Leon. Canım çok yanıyor. Öyle ki, bazen nefes alamıyorum. Bütün bu İzmir dar geliyor bana. Yoksun Leon. Hem varsın, hem yoksun. Hem güldürüyorsun hem ağlatıyor. Ay gibisin. Bazen sadece aydınlık kısmını görüyorum bazen hiç görmüyorum bazen de karanlık tarafı fazla oluyor. Lâkin, genelde karanlığın fazla oluyor. O karanlık Teğmen Leon. Ben de Hilal'im. Hilal olduğu zaman karanlık taraf ve Hilal buluşmuyor. Biz de öyleyiz Leon. Sen Teğmen Leon olduğun sürece biz aynı yerde bulunamayız.
-Bak sana söz veriyorum Hilal. Ben bir yolunu bulacağım endaksi?
-Bulmadan olmaz Leon.
Yakamı çekiştirdim. Şu an bütün oda bana dar geliyordu. O vardı ama boğuluyor gibiydim. Ben Teğmen Leon yüzünden her geçen gün ölüyordum ve bunu değiştirmek için en ufak bir çabada bile bulunmuyorum.
-Yapma Leon...
Hilal hıçkırıklarını tutmaya çalışırak ağlama başladı. Kollarımla sardım onu. Bir daha hiç gitmesin, bir daha hiç ağlamasın diye...
-Leon, lütfen beni sensiz bırakma. Beni buna mecbur etme.
-Sen tekrardan eskisi gibi sarıl bana deniz gözlüm. Söz veriyorum sana. Aramızdaki en büyük engelden kurtulacağım.
-Tutamayacağın sözler verme Leon.
-Tutacağım sevgilim...
Daha da sıkı sarıldım. Ne olurdu kabul etse? Dünya tersine mi dönerdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatanım Sensin
FanfictionVatan âşığı Hilal ve işgalci Yunan askeri Leon. Vatan mı aşk mı? Ya vatanı bir Yunan'ın kalbindeyse? "Hilal, Leon'un kulağına fısıldadı: Benim vatanım sensin. Leon'un vatanı zaten Smyrina idi." Diziyle paralel ve bağımsız.