Anıl'ın dediğinin üzerine kulübeye yürüdük hiçbirimizin çıtı çıkmıyordu. Anıl önde hızlı bir şekilde yürüyordu, biz Burak ile birlikte arkadan yürüyorduk. Açıkcası şuan Burak ile birlikte olmak daha rahattı, ara sıra Anıl arkasına dönüp bana sinirli sinirli bakıyordu. Onun bakış açısından bu durumun biraz garip olduğunu kabul ediyorum ama Burak ile kendimi daha rahat hissediyordum. Epey bir yürüdükten sonra Burak; "Dur. Kulübeye geldik" dedi. Anıl durdu ve dışardan kulübeye baktı ve bizim gelmemizi bekledi. İçeri girdik ve Sinem bıraktığımız yerde yoktu. Anıl üst kata gitti her odayı tek tek dolandı ama Sinem kulübede yoktu. Anıl çok stresli ve sinirliydi. Haklıydı da, ona birşey diyemezdim kardeşi kayıptı sonuçta.
"Kız kardeşimi nasıl burda tek başına bırakabilirsiniz?!" Artık kendini tutamıyordu iyi ki birimize saldırmadı çünkü Anıl her zaman çok sinirli bir tip olmuştu. Burak cevapsız kalmak istemedi ve "Kız kardeşin kendisi burda kalmayı istedi. Kapıdada hiçbir zorlanma görmedim. Kardeşin şuan burda değilse kendisi çıkıp gitmiştir. Kapı da kilitli değildi zaten biz geldiğimizde" dedi. Anılın daha fazla dayanamayacağını hissedebiliyordum. Bir şey demek zorundaydım. "Anıl sakin ol herkes eline fener alır, ayrılmadan hep birlikte Sinem'i aramaya gideriz". Az da olsa sakinleşebilmişti dediğimi kabul etti ve tekrar kulübeden ayrıldık. Anıl bizden bağımsız bir şekilde önden yürürken ben yine Burak'la birlikteydim. Bir yandan kardeşiyle ilgili ona yardım etmek istiyordum ama şuan önceliğim Sinem olmalıydı.
Anıl bizi duyamayacak kadar önümüzden gidiyordu ve artık göz gözü görmüyordu. Fenerler olmasaydı hiçbirşey yapamazdık.
"Burak" birşey diyeceğimi beklemiyordu açıkcası bende beklemiyordum ama konuşmak istiyordum.
"Efendim".
Sinem için endişeliydim ve korkuyordum. Hem Burak ve o hikayesinden sonra onun yanından ayrılmayacağımdan emindim.
"Sinem'i bulabiliriz değil mi? Çünkü o bu soğukta zaten çok ilerleyemez, katlanamaz soğuk havaya ve korkmaya başladım". Burak yine küçük çaplı bir kahkaha attı, nasıl bu kadar rahattı anlamıyordum. Gerçi onun derdi Anıl'ın veya benim derdimden çok daha büyüktü. "Sorun yok onu buluruz ve yanımdan ayrılma. Zaten küçüksün bir de karanlık. Kaybolursan Anıl Sinem'i tek başına aramak zorunda kalır başıma da iş açmış olursun." dediğine güldüm. Garip bir şekilde kendimi ona karşı çok yakın hissediyordum.
"Eh sağol en azından birinin beni aramaya geleceğini biliyorum." Genelde Sinem her şekilde öncelik olurdu.
"Anıl'la birlikte Sinem'i aramaya gitmezdim. Şuan senin en yakın arkadaşın olmasaydı, yine aramaya dışarı çıkmazdım. O kızı pek sevmedim, çok yakın arkadaş gibi de gelmediniz" bu dediğine şaşırdım kimse benimle böyle konuşmamıştı ve dedikleri cidden doğruydu.
"Aslında Sinem ve ben çok farklı iki kızız. Bazen benim ona verdiğim değeri onun bana göstermediğini hissediyorum ve aslında bu cidden iğrenç bir his. En yakın arkadaş herşeyden önemli benim için ve hep yanlış kişiyi seçmiş gibi hissediyorum". İki gündür tanıdığım bir çocuğa bu denli herşeyi anlatıp güveniyordum.
"Evet bence de yanlış bir seçim yapmışsın senin için fazla bencil". Çok açıktı, aptala bağlamıştım yine.
"Sağol ya" trip yapar gibi adımlarımı hızlandırmaya çalıştım fakat bunu yaparken komik bir hal aldım sanırım, çünkü kar hala fazlaydı ve adım atamıyordum. Burak güldü, arkamdan gelip sarıldı ilk başta şaşırsamda beni kardan çıkarmak için kaldırınca yardım ettiğini anladım.
"Zaten küçüksün trip bile atamıyorsun"
daha ben bir şey diyemeden bir çığlık sesi duyduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay
ChickLitHerşeyin nasıl bir anda bu kadar değiştiğini anlamadım. Tek istediğim doğum günümde arkadaşımın ve onun abisinin yazlık için gittikleri evde bir tatil, bir kamp yapmaktı. Herşeyin sonunda, günün sonunda herşey nasıl bu kadar değişti anlamadım.