Teneffüs zili çalmıştı ve kantine gittiğimde bizimkilerin ayaklandığını gördüm. 10 Dakika sonra üçüncü ders başlayacaktı. Dersin ne olduğunu bilmiyordum ve son sınıf olduğumuzdan ne son sınavlara önem veriliyordu ne de derslere girip girmediğimiz. Teneffüs olduğunda Simge, Kerem ve bizim sınıftakileri bulup tek tek dersi ekmelerini söyledim. Daha sonra Mertlerin döneminin olduğu binaya girdim ve Mert'in sınıfını aramaya başladım. Tam sınıfına girecekken Mert bir anda kapıda belirdi ve beni gördüğüne şaşırmıştı."Ne oldu?" diye sorduğunda gülümsedim
"Üçüncü ders hepimiz alt bahçede oturup kamp'ı falan konuşacağız." dediğimde Mert bana ne diyeceğini bilemez bir ifadeyle baktı. Suratında 2 saniyeliğinede olsa şok ifadesi belirdi fakat daha sonra eski maskesine büründü
"Kamp'a gitmek istediğinden emin misin?" ses tonu sakin ve anlayışlıydı. Ona kafa salladım
"Biliyorsun kaçamam hem yanımda siz olacaksınız." dedim güldüm, güldü ve kafa salladı
"Bizim derslerden kaçmamız sizinki kadar rahat değil ama bir yolunu buluruz."dedi ve kafa sallayıp hızla o binadan uzaklaştım. Çıkarken Ezginin bana attığı itici bakışlara sırıtarak karşılık verdim. Zilin bitimine az kala sınıfa çıktım ve çantamı aldım. Çantamda atıştıracak bir sürü şey bulundururdum genelde. Ders Programına baktım ve tüm dersler boştu. Seçmeli Latince, Coğrafya, din falan vardı. Bahçede bizimkileri gölge bir yere çökmüş gördüm ve ilerledim. Keremin İpekle derin bir sohbete dalmış gibi gözükmesi suratımda aptal bir sırıtış yaratmıştı. Biz otururken Okul temsilcisi olduğunu hatırladığım bir çocuk yanımıza geldi ve bağdaş kurup yanımıza oturdu. Hareketine şaşırsamda aramız kötü değildi zaten.
"Okulda yaptırmak istediğiniz eksik gördüğünüz bir zımbırtı var mı? Bugün iletebiliyorum." dedi ve bizimkiler sırıttı
"Sushico" dedi Tuna ve güldü
"Victoria's Secret fena olmazdı be. Düşünsenize Borayı içeride." Simgenin bu lafına herkes gülmüştü.
"Şaka maka şu okula küçük böyle krep yapan makinelerden alsak olmazmı?" diye soru yöneltti bora ve bu yine herkesin gülmesine sebep olmuştu. Ben gülemiyordum. Çocuk ciddi konuşulmayacağını anlamış gibi güldü ve ayağa kalkıp arkasını döndüğünde konuşabildim
"Süs Havuzu." Bu dediğimle birlikte hepsi ayağa kalkıp yürüyen çocukta dahil hepsi bana dönmüştü. Çocuk anlamaz bakışlarla bakarken konuşmaya devam ettim
"Anıl için. Genelde arkadaşlarıyla birlikte en kenardaki ağaç altındaki banklarda otururlardı. Oraya bir süs havuzu yaptırmak istiyorum." dedim
Hiç kimsenin sesi çıkmazken çocuk kafa salladı
"Başka?" diye soru yöneltti bana
"Sinem ve Anıl için başka bir pano ve alan bırakalım. Sevdikleri şeyleri koyacak ve onları seven insanların düşüncelerini yazacakları bir defter bulunsun. Panoda Onların resimlerini koyalım." dedim. Çocuk kafa salladı
"Bunların hepsini iletirim." dedi ve uzaklaştı. Uzun bir süre kimsenin sesi çıkmıyordu. Boğazım düğümlenmiş gibiydi. Nefes alamıyordum başım dönmeye başlamıştı. Ders zili çalmıştı ve bahçedeki insan sayısı dahada azalmıştı. Merdivenlere baktığımda Önde Mert'in bulunduğu bir grup bize doğru geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay
ChickLitHerşeyin nasıl bir anda bu kadar değiştiğini anlamadım. Tek istediğim doğum günümde arkadaşımın ve onun abisinin yazlık için gittikleri evde bir tatil, bir kamp yapmaktı. Herşeyin sonunda, günün sonunda herşey nasıl bu kadar değişti anlamadım.