Kamp eşyalarını alacağımız mağazaya girmiştik ve alacaklarımızı alıp sıraya girmiştik. Tabii bu olanlar olmadan önce Tuna bir kaykay bulmuş binmeye çalışmış ve topların bulunduğu yere dalınca tüm topların etrafa dağılmasına sebep olmuştu. İnsanların bize deliymişiz gibi bakışlarını aldırmamış ve normal Tuna davranışları olduğundan işimize geri dönmüştük. Sıra bize geldiğinde aldıklarımızı tek tek ödemiştik ve çıkışa doğru ilerliyorduk. Çıktığımız kapı tam kaykay ve patenlerin denendiği pistin olduğu yere çıkıyordu ve çıktığımız anda patenli birinin bana uçtuğunu biraz geç fark edip elimdeki torbalarla birlikte yere kapaklanmıştım. Ben yerde oturmuş hiç bir şeyi anlamazken İpek çantadan Polaroid kamerayı çıkardı ve"Poz ver Arya!" diye bağırdığında kameraya baktım ve oturduğum yerden el hareketi çekip sinirli bakışlarımı yolladım kameraya. İpek resmi çıkarmış elinde sallıyordu ve bana tek yardıma gelen Juliandı. Geri kalan herkes kameradan çıkan resme bakıp gülüyordu. Kafamı bana çarpıp düşen patenli çocuğa çevirdiğimde dizliği çıkmıştı ve kanıyordu. Görünce endişelenip yanına gitmeye çalıştım fakat sorun yok dedi ve beni başından savıp ayaklandı. Çocuğun gidişine bakarken Julian poşetlerimi kaldırmış tutuyordu. Elinden almaya çalıştım. Bu hareketimle Julian poşetleri havaya kaldırmış ve alamayacağım yüksekliğe ulaştırmıştı.
"Sakarın tekisin bırak ben taşırım." dedi. O sırada zıplayıp havada tuttuğu poşetleri almaya çalışıyordum.
"Bir kaç tanesini verebilirsin hafif olanların. Kendi eşyalarında var ağır olur." diye cevapladım onu. Julian hayır anlamında kafasını salladı ve bende zıplamayı kesip benim fotoğrafıma bakıp kıkırdayan İpek'in yanına gittim. Elindeki fotoğrafıma baktığımda kahkaha atmama engel olamadım. o kadar mutsuz ve hayattan bezmiş bakmışım ki en ciddi insanı bile güldürebilecek bir fotoğraftı. Fotoğrafı elinden aldım ve cüzdanıma koydum. Polaroid kamera ile resim çekilip albüme koymaya, saklamaya bayılırdım.
"İpek çıkmadan hatırlat Kamera için kağıt alalım." dedim ve aniden karnımdan yeri sarsacak güçte sesler çıkmaya başladı ve tekrar gülmeye başladık. Bora heyecanla
"Hadi yemek yiyelim." diye bağırıp kolunu omzuma attı ve sıçramaya başladı. Çocuk yemek yemekten başka bir şey yapmıyordu. Hep birlikte üst kata çıkıp Jurassic Park temalı bir restoran'a girdik. Aynı Jurassic Park'ın ilk filmindeki gibi dekore edilmişti ve hareket robot dinozorlar vardı. Siparişlerimizi verip yedik ve Bora aniden saate bakıp kalkması gerektiğini ve ablasıyla buluşacağını söyledi ve kendi hesabını ödeyip kalktı. Herkes yavaş yavaş eve gitmeyi konuşurken saatin daha erken olduğunu fark ettim. Telefonuma bakarken bir anda Tuna koluma girdi ve
"Unuttuğumu sanma Üniversiteye gideceğiz." dedi. Tamamen unutmuştum fakat Tunayı ekemezdim. Kafa salladım ve diğerlerine baktım. Kerem Esrayla bir şeyler konuşup gülüşüyorlar ve bambaşka bir dünyadaymış gibi gözüküyorlardı. Mert'in diğer iki adını bilmediğim arkadaşlarıda Mertle vedalaşıp başka bir yere doğru yöneldiler ve yine bizim grup kalmıştık. İpek çekingen bir tavırla etrafına bakıyor, Simge yanından geçen çocuklara dil çıkarıp önüne dönüyordu.
"Biz Tunanın bir işi vardı onun için bir yere gidiyoruz." dedim ve hepsinin dikkati bize yöneldi. Hepsi onaylarcasına kafa sallayıp nasıl döneceklerini konuşurken Mertin İpek'le birlikte gitme teklifi dikkatimi çekmişti. Göz ucuyla bakarken İpek'in olduğu yerde büzüştüğünü ve utançtan yerin dibine indiğini gördüm. Onaylarcasına kafa sallamıştı ve ikisi birlikte başka bir yöne doğru ilerleyip duyamadığım şeyler konuşuyorlardı. Tunayla birlikte başka bir çıkışa ilerledik. Taksi bekliyorduk ve taksi gelince Tuna gideceğimiz yeri söyledi.
Taksiden indik ve kampüse baktım. Gerçektende büyüleyici bir kampüstü. Tuna aslında yurtdışında okumak isteyen biriydi fakat her şeyin artısını ve eksisini düşünür hareket ederdi. Üniversitenin girişinde bir sürü yaşıtımız insan vardı ve herkes bir biriyle kaynaşmaya çalışıyor gibi görünüyordu. Tunayla yürürken aniden heyecanla bir kız koluma dolandı. Kıza baktığımda benden kısa ve enerji dolu olduğunu gördüm
"Seni görmüştüm. Haberlerdeki kızsın değil mi? Kusura bakma kabalık etmek istemem ben Ada." dedi. Dediklerini takip etmek oldukça zordu çünkü bir nefeste konuşuyordu. Tunaya baktığımda gülmüştü ve çoktan uzaklaşmaya başlamıştı. Kıza baktım ve güldüm
"Arya. Memnun oldum." dedim yutkunarak. Beni haberlerde yaşadığım şeylerden görmüştü fakat bana acıyan bir tavırla yaklaşmaması hoşuma gitmişti.
"Haberlerle ilgili konuşmazsak iyi olur." diye ekledim ve Adaya baktım. Suratındaki gülüş hiç silinmemişti.
"Sorun değil bende arkadaşlarımı kaybettim seni anlarım. Sadece dışardan çok iyi biri gibi geldin seninle tanışmak istedim." dedi ve kıkırdadı
"Bu okulda okumayacağım." dedim kesin bir dille. Adanın gülüşü biraz solmuştu fakat toparlandı
"Niye ya ? Seninle arkadaş olabileceğimizi düşünmüştüm." dedi. Okula baktığımda gerçekten güzel ve başarılı bir okuldu. Aslında güzel bir seçenekti ve Ada denilen bu kızla dertleşebileceğimi hissetmiştim.
"Eee Ada senin hikayen ne ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay
ChickLitHerşeyin nasıl bir anda bu kadar değiştiğini anlamadım. Tek istediğim doğum günümde arkadaşımın ve onun abisinin yazlık için gittikleri evde bir tatil, bir kamp yapmaktı. Herşeyin sonunda, günün sonunda herşey nasıl bu kadar değişti anlamadım.