Tunayla vedalaşıp eve girdim ve odama koşup pijamalarımı giyidim. Aşağıya indim ve salonda kitap okuyan anneme yöneldim. Annem beni yaklaştıkça fark etti ve kitabını kapatıp bana güldü"Bir sorun mu var arya?" dedi ve yanına attım kendimi
"Hayır sadece Tuna için gittiğimiz üniversite varya ben oraya gitmek istiyorum anne." dedim ve anneme baktım. Annem rahat ve güven verici bir şekilde gülümsedi "Eğer istediğin buysa." dedi ve koltuğun kenarına kapalı bir şekilde koyduğu kitabı aldı ve tekrar okumaya koyuldu
"Ne yani? Başka soru falan yok mu? bu kadar kolay mı izin veriyorsun ?" dedim anlamaz bir şekilde bakıp.
"Evet Arya eğer o okulda okumak istiyorsan o okula gidebilirsin ne zaman eğitim hakkında seni kısıtladım?" diye sorduğunda biraz düşününce haklı olduğunu fark ettim ve gülüp ona sarıldım. 100lerce kez teşekkür etmem sonucunda en son "Manyak kızım defol" demesiyle heyecanla üst kata çıktım ve Mertin odasına daldım. Mert beklediğim gibi yatağına çökmüş geldiğimi bile fark etmeyecek şekilde oyununa odaklanmıştı. Yanına gidip yatağa fırlattım kendimi ve yandan beni umursamayan Mert'e bakıp aptal aptal sırıtıp, kıkırdamaya başladım. Mert oyunundan gözünü ayırmamış bir şekilde
"Ne var?" diye sorunca oyun oynadığını unutup koluna vurdum ve bir anda Mert stres olup oyuna kafasını sokacak kadar dikleşti.
"Bugün İpekle sizi konuşurken gördüm." dedim ve güldüm. Hala bana bakmıyor ve oyunuyla ilgileniyordu
"Adı ipek miydi ?" diye bir soru yöneltince sinirden derin bir nefes alıp kendime şans diledim.
"Evet." dedim ve sustum
"Ne olmuş ona ?" diye soru yöneltti fakat hala yüzüme bakmıyordu
"Ay bir şey olduğu yok seninle uğraşacaktım ipekten mi hoşlanıyorsun diye onuda beceremedim." diye triplendim ve yataktan kalkıp Mert'in kıkırdamalarını arkamda bırakarak kapıya doğru ilerledim. kapıyı açıp çıkacakken Mertin sesini duydum
"Kamp için çantanı hazırlasan iyi olur Julian torbalarını odana koydu." dedi ve telefonu açıp saate baktığımda gerçektende saatin yaklaştığını gördüm.
Mertin odasından çıktım ve odama girdim. Torbalarımın yatağın üstünde olduğunu fark ettim. turuncu kanken çantamı buldum ve yedek eşyalarımın hepsini çantaya tıktım. Bu gün aldığımız şeylerin çoğunu yürüyüşe giderken giyecektim. El içliği, Yağmurluk, Termal çoraplar ve su geçirmez ayakkabılar. kamp alanı için normal siyah spor ayakkabılarımıda almayı unutmadım. Termal siyah taytımı giydim ve Çok koyu pembe olan yağmurluğumu elime aldım. Üstüme düz siyah içlik ve üstünede siyah bir kazak giyidim. Tüm eşyalarımı hazırlamış ve giyinmiştim. Çantamı sırtlanıp Mertin kapısını çaldığımda onunda hazır olduğunu ve aynı şekilde çıkmak için ayaklandığını gördüm. Saate baktığımda nasıl bu kadar geçtiğine hala anlam veremez bir şekilde mızmızlandığımda Mertle birlikte merdivenlerden indik ve salondaki koltuklara eşyalarımızı fırlatıp kamp için açtığımız grup konuşmasını okuyorduk Sohbetin genel hatları boranın istediği yemekleri bulamaması ve hepimizi teker teker yediği hakkında bir hikayeydi.
Kamp için endişeliydim fakat bunu kafamdan atmalıydım. Korkularımı yenmeli ve insanların tatilini zehir etmemeliydim. İçten içe parçalansam bile insanların suratlarına yansıtmamalı, gülmeliydim. Saat dahada yaklaştığında babam bizi götürmeyi teklif etti ve bizi büyük bir işkenceden kurtardı.
Hava karanlıktı ve okulun ışıkları gizemli ve hafiften korkutucu bir görüntü oluşturuyordu. Arabadan inip çantalarımızı sırtlandık ve bizimkilerin olduğu yere ilerlemeye başladık. Otobüsler bahçenin diğer tarafında duruyordu ve bizimkiler kantinin yakınındaki banklara oturmuş bir şeylere gülüşüyorlardı. Onların yanına ilerlerken Mert'in telefonuna bir mesaj geldi. Mesajı okuyamamıştım fakat Mert beni bileğimden tutup durdurmuş ve
"Otobüsler farklıymış ben bizimkilerin yanına gidip eşyalarımı yerleştiriyorum." dedi ve ona kafa sallayıp Tunaların yanına gittim. Kerem geldiğimi fark edip ayaklandı ve ben daha oturamadan kolunu omzuma atıp ters yöne çevirdi ve yürümeye başladık
"Arya bu kampta Esrayla konuşmayı sana bırakıyorum kardeşim." dedi ve omuzlarıma vurup otobüslerin olduğu yere ittirmeye başladı. Otobüse bindiğimizde arka taraflarda cam kenarına yerleşmiştim ve Julian'ı bekliyordum.
Julian gelip yanıma oturdu ve arkasından İpek gelince ne yapacağımı bilemedim. İpek bunu anlamış olacak ki hiç bozuntuya vermeden güldü ve önümüzdeki koltuklara keremle birlikte oturdu. tüm Geziye katılan son sınıflar otobüse binince otobüs hareketlendi ve yolculuk başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay
ChickLitHerşeyin nasıl bir anda bu kadar değiştiğini anlamadım. Tek istediğim doğum günümde arkadaşımın ve onun abisinin yazlık için gittikleri evde bir tatil, bir kamp yapmaktı. Herşeyin sonunda, günün sonunda herşey nasıl bu kadar değişti anlamadım.