XVII. İyi Uyudunuz Mu?

8 0 0
                                    

Uyandığımda yanımın boş olduğunu gördüm ve kalktım daha tam açılamadığımdan ayakta boş boş dikiliyordum, daha sonra odama gidip saate baktım, saat 13:30'du ve hala uykumu alamamış hissediyordum. Yüzümü yıkadım ve aşağıya indim ve hemen soldan mutfağa girdim buzdolabından sütü çıkardım ve Mertten sakladığım mısır gevreğini çekmeceden çıkartıp yemek masasına doğru ilerledim. Baktığımda Burak dışında herkes masadaydı beni gördüklerine annem şaka yaparmış gibi sırıttı

"İyi uyudunuzmu?" Mert'e baktığımda kafasını eğmiş kıkırdıyordu

"Hayır uyuyamadım mert dün korkutmasaydı daha rahat uyuyabilirdim." dedim ve yerime oturdum hiç kimse birşey demiyordu ve burak hala uyanmamıştı bir anda annem konuştu

"Burak'ın annesi aradı onlar buraya gelmiyormuş.Burak'ın kendisinin oraya gitmesini istiyorlar hemde bu akşam." Üzülmüştüm ve belli ki bu yüzümden okunuyordu ki babam konuştu

"Onun biraz daha bizimle kalmasını bizde çok isterdik arya söz konusu onun ailesi olunca yapacak birşey yok, ama illa buluşursunuz sıkma canını." haklıydı bir gün buluşucaktık

"Haklısınız." dedim ve yemeğime gömüldüm, bittiğinde tabaklarımıda alıp masadan kalktım ve tezgaha koydum, merdivenleri ikişer ikişer çıkıp burak uyandımı diye bakmak için onun kaldığı odaya doğru ilerledim. Kapıyı hafifçe aralayıp içeri girdim ve hala uyuyordu. tam geri dönecekken arkamdan

"Bekle." dediğini duydum ve geri yatağa çevirdim kafamı. baktığımda burak hala kafası yastıkta gözleri kapalı uyuyor gibiydi. daha sonra hafifçe gözlerini açtı ve kafasını bana çevirdi

"Ailem mesaj atmış. Bu akşam dönüyorum." herkes hatırlatmak zorundamıydı?

"Evet, biliyorum." diye cevapladım onu. Yatakta dikleşti ve oturur pozisyona geldi

"Bugün iyi değerlendirelim diyorum ve sende bana numaranı ver gittiğimde konuşabilelim?." soru sorar gibi sormuştu ama dediği şeyle güldüm ve kafa salladım

"Tamam, Ne yapmak istersin?" biraz düşündü ve

"Bugün artık dışarı çıkıyoruz yarasa gibi yaşamak olmaz." bir süreliğine durdu ardından devam etti

"Burda sushi yiyebileceğimiz bir yer varmı?" sushi'ye bayılırdım, heyecanlandım ve olduğum yerde hafif zıplayıp daha sonra burak'a uçtum. Burak güldü ve

"Bu kadar sevineceğini bilsem dünde dışarı çıkardım ufaklık." dedi daha yeni kahvaltı etmiştim ama alt üstü mısır gevreğiydi ve saat zaten 14:00'a geliyordu insanlar şuan öğle yemeklerini yiyordu

"Tamam ben odama gidip hazırlanıyorum sende Mertin olan istediğini al hatta Mertte gelsin olur mu?" çok hızlı konuşmuştum burak güldü

"Olur." dedi ve olur demesiyle birlikte hemen odamdan çıkıp merdivenlerden hızla inip mutfak'a ilerledim yemek masasına doğru ilerlediğimde Annemle babamı masada otururken gördüm ama mert yoktu

"Mert nerde?" diye sorduğumda annem güldü

"Odasına çıktı." nefes nefese kalmıştım

"Tamam şey bu arada baba bana biraz para verebilirmisin? Burak ben mert sushi yemek için dışarı çıkıyoruz." Babam kafasıyla onayladı ve

"Bekle sen hazırlan ben parayı salondaki masaya koyarım." kafa sallayıp onu onayladım ve merdivenlerden yine ikişer çıkarak mertin odasına ilerledim, kapıyı çaldım hiç ses çıkmadı bende yine yavaş yavaş kapıyı araladım odaya göz gezdirmeme gerek kalmadan mertin yatağında yan yatmış telefonuna gülerek baktığını gördüm ve tek kaşımı kaldırdım.

"Sen neye o kadar gülüyorsun mert?" Mert beni yeni fark etmiş gibi irkildi ve bana bakıp telefonu kapattı

"Hiiiç" diye cevapladı tahminimce yine Ezgiyle konuşuyordu. Ezgi Mertin bir ayrılıp bir barıştığı sevgilisiydi ve kızı hiç sevmiyordum.

"Neyse konu bu değil sushi için dışarı çıkıyoruz burakla geliyormusun?" Mert yataktan kalktı

"Tamam ben hazırım zaten." üstüne baktığımda gerçektende hazır görünüyordu kafa salladım ve odama koştum. Siyah tayt ve sol kısmında flamingo bulunan beyaz t-shirt giyidim ayakkabı olarak annemin hediye aldığı siyah vans ayakkabıyı giyidim. yanıma bir çanta almam lazımdı hazır dışarı çıkmışken kitap alırım diye lacivert Kanken marka çantamı aldım. Çok makyaj yapmazdım bu yüzden yapılabilecek en hafif makyajlardan birini yapıp merdivenlerden aşağıya salonda indim. Masanın üstüne baktığımda babam'ın bıraktığı parayı ve yanında kredi kartı gördüm. Ne olduğunu sormak için babamın yanına gidecekken annemi tam arkamda görünce irkildim

"Acil durumlar için yanında bulunsun belki dışarda beğendiğin bir şey olur alırsın." dedi güldüm ve sarıldım

"Mert ve Burak dışarıda seni bekliyor bu arada." Tam arkamı dönüp gidecekken annem arkamdan seslendi

"Arya bekle sana bir hediye almıştım yanına al." arkamı döndüğümde annemin  televizyonun altındaki çekmeceyi açıp bana bir kutu uzattığını gördüm. kutuya baktığımda en sevdiğim parfümüm olduğunu gördüm ve çığlık atıp anneme yine sarıldım. En son bu parfümü aldığımda Mert kırmıştı teşekkür ettim ve açıp biraz üstüme sıktım ve çantama attım ve kapıya ilerleyip dışarı verandaya çıktım. Baktığımda mert ve burak bahçenin bittiği yerde dikilip birşey konuşuyorlardı. yanlarına gittiğimde gülüşmeyi kestiler ve bana döndüler. Burak

"Nasıl gidiyoruz?" Güldüm ve heyecanla  cevapladım

"Sağdan biraz yürümemiz lazım kimse bizi burdan metroya götürmez kısa bir mesafe zaten metrodan 4 durak sonra iniyoruz." sonra bir anda aklıma geldi ve elimi alnıma vurdum

"Mert Akbil'i unuttum." Mert güldü ve

"Benim gibi bir kardeşin olduğu için çok şanslısın.Ben aldım akbili." rahatlamıştım çünkü kim bilir benim akbilim neredeydi. yavaş yavaş yürümeye başladık ben ortalarındaydım burak sağımda mert ise solumda araba yolunun olduğu taraftaydı. normalde olsa yan yana yürüdüğümüz için yolu işkal ediyor olurduk ama garip bir şekilde çok az kişi dışardaydı. Karşıdan bir kız geliyordu bize yaklaştıkça gözlerini Mert'e diktiğini ve gözlerini ondan alamadığını görünce bıkmış bir şekilde nefes verdim. Mert nedenini anlamış bir şekilde güldü

"Kızlar küçük erkek kardeşime bakınca sinirim tepeme çıkıyor." dedim ve parmak ucuna kaldırıp saçlarını karıştırdım. Kardeşimde kahverengi saçlı kahverengi gözlü bir çocuktu. ama dikkat çekiciydi. Hokka gibi bir burnu vardı ve hep burnunu sıkardım onun. uzun boyluydu, her çeşit sporu yapabilirdi. Mert bu sefer kahkaha attı ve

"Ben sana bakılınca hiç kızıyormuyum? aksine sesimi bile çıkarmıyorum." ne dediğini anlamamıştım omuz silktim ve yürümeye devam ettik. 10 dakika boyunca yürüdük ve hiçbirimizin sesi çıkmadı. Metroya indik ve metroyu kıl payı kaçırmıştık ve 3 dakikadır diğer metronun gelmesini bekliyorduk. bir anda burak elini omzuma attı ve beni kendine çekti, ne olduğunu anlamazken fısıldadı

"Biraz uzakta sol tarafımızda 3 kişilik bir
erkek grubu sana çok kötü bakıyorlar." dedi bunu demesiyle kafamı oraya çevirmemeye çalıştım hafif göz ucuyla bakmaya çalıştığımda Anılın arkadaşlarını görmemle şok geçirdim gerçektende bana bakıyorlardı. İlk başta inanmasamda kafamı ne zaman çevirsem geri baksam gözlerini kırpmıyormuş gibi bana bakıyorlardı ve göz göze geliyorduk. Rahatsız edici ve kötü bakıyorlardı, korkmuştum. Neyseki metro gelmişti ve farklı kapılardan giriyorduk. İnsanların inmesini bekledik ve ardından burakla ikimiz birlikte girdik. Mertte arkamızdaydı. Bir yere tutunduğumuzda arkamı dönüp merte baktığımda kendine yaslanıcak bir cam bulmuş uzaktan burak ile bana sırıtarak bakıyordu

DolunayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin