Bölüm 24

2 1 0
                                    

Yasadışı yollarla basılan "Bir Diktatörün Günlüğü" adlı gerçek olaylara dayandırılan bir öykü kitabının içinden alınmıştır.

On dokuz yaşına daha yeni girmiş olan Oskan, yine her sabah yaptığı gibi mahallesindeki kafeye gitmek için evinden çıkarak ağır adımlarla yürümeye başladı. Akşam yağan yağmurun ardından oluşan su birikintilerinin üzerinden küçük zıplama hareketleri ile yürümeye çalışan Oskan, bir taraftan o küçük su birikintilerine basmamak için yeni manevralar düşünürken, bir taraftan da gün içerisinde ne yapacağının planlarını yapmaya çalışıyordu.

Yirmi yıldır el değmediği için artık harabeye dönen o düşük katlı binaların arasından sıyrılıp, şehrin toplanma merkezi olan ve nispeten geniş sayılabilecek meydana girdikten hemen sonra yanına yanaştığı ilk banka oturmaya karar verdi. Meydandaki saate bakarken, içinden zamanın ne kadar da hızlı geçtiğini düşündü. Saat sabahın erken saatlerini çoktan geçip, neredeyse öğlene yaklaşmıştı.

Uzun süredir işsiz olduğundan zaman kavramını yavaş yavaş kaybetmeye başlayan Oskan, sabahın erken saatlerinde yetişeceği herhangi bir yerin olmamasından dolayı öğlene yakın saatlerde uyanır olmuştu. Günleri takip etmeyi dahi bırakmıştı. Öyle ya, hafta sonu denilen kavram çalışanlar için güzel bir gün anlamına gelirken, Oskan için hafta içi ile hafta sonu arasındaki fark ortadan kalkınca, yaşadığı her gün aynı şekilde anlamsız ve monoton bir hal alıyordu.

Biraz incelemeye çalıştığımızda, Oskan'ın zorunlu eğitimini başarılı bir şekilde tamamladığını görebilirdik. Ancak zorunlu eğitimin hemen ardından hayatı hakkında önemli bir karar vermesi gereken Oskan, okumak yerine iş hayatına atılmaya karar verip, şehrindeki iş bulma kuruluşlarından birine, vasıfsız işçi olarak başvurmuştu. Yaptığı başvurunun üzerinden aylar geçmesine ve belirli aralıklarla kendisine uygun bir iş pozisyonunun açılıp açılmadığını kontrol etmesine rağmen hala çalışacağı bir iş yoktu.

İşsizliğin üzerinde oluşturduğu baskı nedeni ile içine girdiği depresyonun sinir krizlerine döndüğü akşamlar, yeniden eğitim sistemine müdahil olmayı aklından geçirse de hem depresyonun hem de uzun zamandır hiçbir şey yapmamanın üzerine yapıştırdığı uyuşukluk ve tembellik nedeni ile beyni, ayağa kalkmakta zorlanan vücudunu harekete geçiremiyor, her defasında düşündüğü hayata yeniden başlama planlarını yırtıp çöpe atıyordu. İnsanın hayatta yapacağı en zor şeyin hiçbir şey yapmadan oturmak olduğunu yavaş yavaş idrak ediyordu.

Devletin kendisine karşılıksız olarak verdiği para-kredi ile aldığı ucuz ve kalitesiz sigaralardan bir tanesi çıkarıp ağzına götürdü. Son zamanlarda çok fazla sigara içmeye başlamıştı. Para-kartına karşılıksız olarak yatan para-kredinin neredeyse tamamını sigaraya harcıyordu.

Ücretsiz olarak dağıtılan ekmekler olmasa neredeyse aç kalacağını düşünerek haline şükretti. Uzun zamandır aklı başında bir yemek yemediğini fark etti. Bir insanın sadece sigara ve kuru ekmek ile ne kadar yaşayabileceği test ediyor gibiydi.

Sabahın erken saatlerinde dolmaya başlayan kafelere gitmek için erken bir saatti Oskan'a göre. Şehirde baş gösteren işsizlik problemi nedeniyle artık kafelerde oturulacak yer, oyun oynanacak masa bulunamıyordu.

Çocukluğunda mahalledeki abilerinin bu kafeleri, çalışmayı sevmeyen ve çalışmak yerine devletin verdiği yardımlar ile geçinmeyi tercih eden insanların doluştuğu yerler olarak tanımladığını, ayrıca abilerinin, hiçbir akıllı insanın bu kafelerde gidip oturmaması gerektiğini söylediklerini hatırlıyordu. Onlara göre çalışanların kazandığı para, her ne kadar çalışmayanlara karşılıksız olarak verilen paraya göre çok da yüksek olmasa da, insanı zihnen zinde tutuyor, yaşantısı içerisinde mutlu olabilmesini sağlıyordu.

KAYIP DEVRİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin