"Mahala ARONSKY'nin tutukluk döneminde yapılan sorgulamalar esnasında alınan ifade tutanaklarından derlenmiştir."
Mücadeleme başlayalı üzerinden daha yıl geçmeden yine başladığım noktaya geri döndüm ve yine ellerim zincirli küçücük bir hücrede kendimle baş başa kaldım. Bu defa geçen seferki gibi şanslı olmadığımı da biliyordum. Beni burada esir alanlar ne askere ne de merkezi yönetim üyelerine benziyordu. Bu defa cebimde herhangi birine rüşvet olarak verebileceğim bir para-kartım da yoktu.
Beni koydukları flüoresan lambalarla aydınlanan odanın dışarıya açılan bir penceresi olmadığından gecem ile gündüzüm birbirine karıştı ve zaman kavramını tamamen yitirdim. Saatlerce haykırdığımı, ağladığımı hatırlıyordum. Döktüğüm gözyaşlarımı yerine koyabilecek kadar suyum dahi yoktu.
Belirli aralıklar ile kapının altından atılan yemeği, pisliğinden dolayı ilk zamanlar midem bulanarak da olsa aç kalmamak için yemek zorunda kaldım. Odamda fare yoktu ancak eminim ki farenin önüne koysanız dahi yemeyeceği bir yemek veriliyordu bana.
Tepemdeki ışık belirli aralıklar ile yakılarak hemen ardından söndürülüyordu. Başlarda ışığın yanış ve sönüş sürelerine göre kendime göre bir takvim yapmaya çalışsam da geçen sürelerin dengesiz olduğunu anladığımda daha sağlıklı bir takvim yapmam gerektiğini anladım. Elimde hiçbir alet edevat olmadan nasıl bir takvim yapmam gerektiğini düşünürken aklıma gelen bir fikirle tükürüğümden yararlanmaya karar verdim. Yere belirli aralıklarla tükürüyor ve tükürüğün kuruma süresini içimden sayarak ölçüyordum. Böylelikle tam olarak neye karşılık geldiğini kestiremesem de kısa bir süre içinde ortalama bir güne yakın bir süreyi hesaplamayı başarabildim. Bu sayede kafayı yemeden başarabildiğim tam elli beş gün saydım.
Elli beş günün sonunda hareketsizlikten patates çuvalına dönen vücudumu hareket ettiremez konuma geldim ve dar hücrede yaşadığım hijyen problemi nedeni ile vücudumda yaralar çıkmaya başladı. Suyu akmayan bir tuvalet ve sadece hayatta kalmama yarayan yiyecekler sayesinde bu kadar yaşamam dahi benim için büyük bir mucizeydi.
Sonunda her şeyden umudumu kesip, yavaş yavaş ölümü beklerken hücremin kapısı açıldı ve odaya getirilen bir sedyenin üzerinde yedi sekiz kişinin rahatlıkla sığabileceği genişçe bir odaya alındım.
Odaya alındığımda ellerim ve ayaklarım zincirlerle bağlıydı. Bağlamasalar da sedyenin üzerinden kalkabilecek gücüm de yoktu.
Fazla zaman geçmeden odaya yüksek nüfuzlu olduğunu tahmin ettiğim bir adam geldi. Başımın ucundan bana küfreder bir şekilde konuşmaya başlayan ancak gözüme giren spot ışıklarının gücü nedeni ile yüzünü göremediğim bu adam, benim neden hala öldürülmediğim hakkında bana bir şeyler anlatmaya başladı.
"Siz yapmaya çalıştığınız şeyi çocuk oyunu mu sandınız?" dedi sert bir şekilde. "Bir avuç aptal gelecek ve yıllardır kurulmaya çalışılan ve daha tam olarak tamamlanamayan bir düzeni yıkarak yepyeni bir düzen getirecek öyle mi? Ya siz kendinizi ne sanıyordunuz? Bir avuç aptalın bizim radarımıza girmeden ülkeyi baştan aşağı yeniden dizayn edebileceğini nasıl düşündünüz? Mahala Aronsky! Adın bu değil mi? Senin o Azra denilen fahişe ile geçirdiğin çılgın saatlerden dahi haberimiz var. Sen nasıl oluyor da bizim kudretimizi sorgulayabiliyorsun?"
Son kurduğu cümle ile dikkatimi iyice adama verdim ve şu ana kadar doğru bildiğim her şeyi sorgulamaya başladım. Azra ile geçirdiğim o anlar tamamen bir yalandan ibaret miydi? Onunla yaptığımız uzun sohbetler, birlikte sarılıp uyumalarımız sadece oyunun bir parçası mıydı? Köstebek o değilse bu kadar net bilgiye nasıl ulaşmışlardı? Bütün bu pisliğin içine beni çeken Akilah mı? Yoksa beni Azra'dan kıskanan Garim mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP DEVRİM
Mystery / ThrillerKayıp Devrim, olmayan bir dünyada, olmayan bir ülkenin hikayesidir. Anarşinin son bulması için siyasi rejim değiştirilerek 6 parçaya bölünen Egonya, yepyeni bir lider ile içinde bulunduğu diktatörlük rejiminden kurtulabilecek midir? Yoksa ülkeyi kur...