Bölüm 31

5 1 0
                                    


"Mahala ARONSKY'nin tutukluk döneminde yapılan sorgulamalar esnasında alınan ifade tutanaklarından derlenmiştir."

Takvimler 1 Ocak 2047 tarihini gösterdiğinde, neredeyse iki yıldır görmediğim, 3B şehrinin bir nebze olsun eğlenmeye çalışan gençlerinin kumsalda yaktığı ateşler sayesinde aydınlanmaya çalışan karanlık sahil, bana evde olduğumu hissettirdi.

Belki de tarihin başlangıcından beri kutlanan yılbaşı, merkezi yönetim ile yepyeni bir hâl alarak, yeni yıl kutlamaları ile insanların yaşamadıkları bir hayatı yaşarmış gibi hissetmelerini sağlayabilecek sanal bir ortam yaratılmıştı. Her yıl yılbaşını kutlamak için bir araya gelen insanlar, yüksek sesli dans müzikleri eşliğinde kendilerine bedava dağıtılan içkileri yudumluyor, karanlık gökyüzüne atılan renkli havai fişeklerini boş boş izleyerek hayatın ne kadar da güzel olduğu hakkında birbirlerine yorumlarda bulunuyorlardı. İnsanlar hem yılbaşı yaklaşırken birbirlerine aldıkları işe yaramaz hediyeler ile tüketim çılgınlığını beslerken, hem de yapılan büyük eğlenceler esnasında merkezi yönetim tarafından verilen alt mesajlar sayesinde toplumun koşulsuz olarak biat etmesi sağlanıyordu.

Özellikle eğitimlilerin önem verdiği günlerden birisi olan yılbaşında yapılan büyük organizasyonlarda toplum olabildiğince özgür bırakılarak, toplumun içinde biriktirdiği kinin bir defada topyekûn dışarıya salınması hedefleniyordu. Böylelikle senenin belirli dönemlerinde gazı alınan toplumların baskı rejimine karşı ayaklanması engelleniyordu.

Kafaları alkol ve tütün nedeniyle uyuşan, tek derdi daha fazla cinsellik olan yaşı on sekiz ile yirmi beş yaş aralığında değişen gençlerin arasından ihtiyar bir delikanlı gibi sıyrılarak sahilden dışarı doğru çıktım. Güneşin yüzünü göstermesi için daha bir saatten fazla bir süre vardı. Cebimden çıkardığım ucuz tütünü içime çekerek güneşin doğuşunu beklemeye koyuldum. Güzelim ülkemin düştüğü hali bir kere de sahilin kenarında ufku izleyerek düşünmeye başladım.

Karanlık suların yavaş yavaş koyu griye dönmesiyle birlikte hüznüm kat be kat arttı. Çok zorlamama rağmen gözlerimden akan iki damla yaşın gri kumların üzerine düşmesine engel olamadım.

Güneşin ağarmaya başlaması ile birlikte yola çıktım. Gitmem gereken yere gitmek için yaklaşık bir saate yakın yürümek zorunda kaldım. Şehrin o boş sokaklarında yürürken sanki bir zaman makinesi ile tam o ayrıldığım zamana geri dönmüş gibi hissediyordum.

İki yıl önce apansız bir şekilde ayrılmak zorunda kaldığım şehrin, neredeyse hiç değişmediğini, yola döşenen tüm kaldırım taşlarının dahi iki yıl boyunca hiç hareket etmeden beni beklediğini gördüm. Yol kenarında duran sıra ağaçlar, benim gelişimi selamlar gibi dallarını hareket ettiriyor, sanki hep bir ağızdan "memleketine hoş geldin" diyordu.

Şehrin pazaryerine ulaştığım anda Buron dedenin işyerini her zamanki sadeliği ile diğer tüm işyerlerinin arasından kolaylıkla fark edebildim. İşyerinin kapısından içeriye girip, orada daha önce hiç görmediğim genç kıza Buron dedeyi sormaya yeltendiğimde ise daha genç kızın tepki vermesine izin vermeden çalmaya başlayan telefonun, beni içeriye çağırdığını hissettim.

Dükkânın hemen arkasında kendine yer bulan ve dışarıdan bakıldığı zaman iki kişinin dahi zorla sığacağı görülen yazıhanenin siyah filmlerle kaplı camlarının arkasında beni bekleyen Buron Dede, yavaş yavaş açılan kapının arkasında sanki geleceğimin daha önceden haberini almış gibi beni karşıladı.

Yaşlılıktan eğilen vücudu ve bembeyaz saçları ile siyah camlarının arkasından bana bakan kahverengi gözlerinin hiç değişmediğini hissettiğim Buron Dede, beni görür görmez büyük bir hasretle kollarını boyuma dolayarak sımsıkı sarıldı.

KAYIP DEVRİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin