Bölüm 34

4 1 0
                                    

"2047 yılında basılan ve Yeni Egonya'nın geçirdiği dönüşümü anlatan "Bilinmeyen Yakın Tarih" adlı kitabın "Etnikler" ile ilgili kısmından alınmıştır."

Genç yaşlarda evlilik ve her çekirdek aile nüfusunun çift haneli sayıyı bulmasından dolayı toplam nüfusları hızlı bir şekilde artan ve kendi bölgelerine sığmakta zorlanan etnikler, yeni yaşam alanlarına ulaşabilmek için askeri bölge sınırlarını ihlal ederek yaşam alanlarını iyice genişletiyorlardı. Etniklerin bu kadar alan ihtiyacı duymasının en önemli nedenlerinden biri de mülkiyet bilincinden hiçbir zaman uzaklaşmamalarından kaynaklı idi.

Sınır ihlallerine zenginler ve eğitimliler bölgesinde çalışan etniklerin geçişleri için yıllarca göz yuman asker, son dönemde artan vasıfsız etniklerin oluşturduğu sınır ihlallerinin önüne geçememeye başlayınca, sınıra yakın şehirlerde etnikleri kontrol altında tutmak için askeri müdahalelere başlayarak, yavaş yavaş bölgenin iç kısımlarındaki şehirlere kadar ilerlemişti.

Uzun bir süre zenginlerin ucuz iş gücü olarak görülen ve eğitimlilerin de teknoloji üretiminde kullanılan etnikler, etnik bölgesinde kurulan fabrikaları ele geçirerek kendilerine yönelik üretim yapmaya başladı ve kanaat önderlerinin kendilerine verdikleri destekler sayesinde silahlanarak askere direnç gösterebilecek küçük birlikler kurmaya başladılar.

Bölgenin kontrolünü merkezi yönetimden ayırarak tamamen kendi ellerine geçirmek isteyen etniklerin karşısına çıkan asker, aldığı radikal kararlar ile girdiği her etnik şehrinde suçlu ya da suçsuz gözetmeksizin herkese işkenceler uygulayarak kan dökmeye başladığından, bu müdahaleler etniklerin askerden daha fazla nefret etmesine yol açıyor, askere karşı yapılan saldırıların artmasına neden oluyordu.

Etnik bölgesinde hayata geçirilen sıkıyönetim kararları ile bölgede geceleri sokağa çıkma yasağı uygulanmaya başlandığından, sokakların güvenirliliğini kaybetmesinden ötürü üretim sektörü tamamen durmuş, fabrikaların daha güvenli olan eğitimliler bölgesine taşınmasına neden olmuştu. Zaten fakir durumda olan etnikler, üretim sektörünün de bölgeden ayrılması ile tamamen kaderine terk edilerek açlığa mahkûm ediliyordu.

Şehir sakinleri haricinde sadece askerin girebildiği şehirlerde insanlar, açlık ve merkezi yönetimin baskısı ile aynı anda mücadele ediyorlardı.

Etnik bölgesinde oluşan otorite kaybı ile güçlenmeye başlayan kanaat önderleri, halkı merkezi yönetime karşı örgütlüyor, halkın elindeki yetersiz miktardaki tüm malvarlığının da silaha dönüştürülmesine neden oluyordu.

Bölgenin kanaat önderleri, Baltur ve Zeron gibi ülkelere olan sınırlarda kontrolü ele geçirerek bu ülkelerden gelen yardımlar sayesinde ciddi anlamda zenginleştiğinden, askere dolayısı ile merkezi yönetime karşı koyabilecek çok ciddi bir güce sahiptiler. Etnik birlikler askerin sınırlarını ihlal ederek bölgedeki askeri birliklere karşı intihar saldırıları düzenlerken, asker de yapılan bu saldırılara karşı girdiği her etnik şehrinde yüzlerce kişinin öldüğü toplu katliamlar yapıyordu.

İç savaştan kendisini kurtarabilen ve eğitimliler ile zenginler bölgesine kaçarak yaşamlarına devam eden etnikler ise bölgede güçlenen kanaat önderlerinin temsilcileri sayesinde bulundukları şehirlerde örgütleniyordu.

Etniklerin örgütlenmesine karşı koyamayan savunmasız halk ise kendilerini olabildiğince etniklerden izole etmeye çalışsa da zaten ikinci sınıf insan muamelesi gördükleri için nefretle dolan etnikler, kurulan meclislere dâhil edilmemeye de başlayınca ellerindeki silahlı gücü bölge halkı üzerinde kullanmak için hazırlık yapmaya ve kurulan meclisleri sabote etmeye başladılar.

Yaptığı her müdahalenin kendisine daha fazla nefret ve şiddet olarak geri döndüğünü ve büyüyen çatışmaların maddi açıdan kendisine haddinden fazla zarar verdiğini fark eden Merkezi Yönetim ise bölgedeki kanaat önderleri ile masaya oturarak anlaşma yoluna gitmeye karar verdi.

Bölgedeki üretimin durması ve diğer bölgelerde artan tüketim nedeni ve özellikle tarım ve hayvancılık bakımından ülke tamamen dışa bağımlı hale gelen ülke, bölgedeki yer altı kaynaklarının da çıkarılmasının tamamen durmasıyla, gelir kaynaklarının neredeyse tamamını kaybediyordu.

Merkezi Yönetim kanaat önderleri ile masaya oturmaya çalıştığında karşısında etnik kimliğe sahip insanlar yerine bölgede egemenlik sağlamaya çalışan yabancı ülke kökenli temsilciler bulunca, bölgedeki karışıklığın çözümünün ve refah ortamının sağlanmasının dört işlem matematiğinden çok daha karışık bir hale geldiği anlaşılıyor, her ne kadar iki taraf da barış ortamını sağlanmak istese de bölgede egemen olmaya başlayan dış kaynaklı aktörler, her defasında tarafların anlaşmasının önüne geçerek, karmaşa ortamının devam etmesine neden oluyorlardı.

Bölgeyi kontrol altına alan kanaat önderlerinin derdinin, etnik halkın barış ortamında yaşaması olmadığı, bölgenin sahip olduğu potansiyel zenginliklere azami derecede sahip olma çabası olduğu çok sonra anlaşılacaktı.

Etnik bölgesinde kaynayan kazan kendisini diğer bölgelerde de gösterip, neredeyse her gün eğitimli ya da zengin bölgesinde yaşayan birkaç üst düzey yöneticinin infazı ile sonuçlanan saldırıların önüne geçilemeyince kendisini köşeye sıkışmış hisseden Merkezi Yönetim, kanaat önderlerinin öne sürdükleri bütün şartları koşulsuz olarak kabul ediyordu.

Etnikler artık daha önce hiçbir bölgenin başaramadığı şekilde merkezi yönetim içerisinde pay sahibi oluyor, önderlerini karar alma mekanizmaları içerisine sokmaya başarıyorlardı. Algoritmayı baştan aşağı kendilerine yeniden tasarlamaya çalışan etnikler, her ne kadar merkezi yönetimin gelir kaynağı olan zenginlere karışmasa da eğitimlilerin ülke üzerinde etkinliğinin azalabilmesi için Algoritmaya yeni kurallar yükleyerek ve eğitimli bölgesinde yaşayan insanların hayatlarını zorlaştırarak araştırma, geliştirme faaliyetlerinin durmasına neden oluyorlardı.

Karadan ve denizden sınır güvenliğini kaybeden ve yavaş yavaş kendi bölgesinde sığıntı konumuna düşen eğitimliler ise her ne kadar etniklerin ülke üzerinde bu kadar kontrolü ele almalarından rahatsızlık duysalar da ellerinden hiçbir şey gelmediğinden, sessizce ülkedeki gelişmeleri izlemek ile yetinmek zorunda kaldılar.

Başlattıkları iç savaştan galip geldiklerini düşünen etnikler ise bölgeyi ele geçirmenin ve merkezi yönetimde pay sahibi olmanın verdikleri sevinçle büyük kutlamalar yapmaya başlıyor, etniklere ait kendi özel güvenlik güçleri ile kendi özel mahkemelerini kurarak kendi bölgelerinde kendilerine ait yeni bir devletin temellerini atıyorlardı.


KAYIP DEVRİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin