"2047 yılında basılan ve Yeni Egonya'nın geçirdiği dönüşümü anlatan "Bilinmeyen Yakın Tarih" adlı kitabın "Etnikler" ile ilgili kısmından alınmıştır."
Egonyanın ayrışmadan sonraki hali düşünüldüğünde, ülkenin en kontrol edilemez bölgesi olarak etnik bölgesi öne çıktı.
Etnikler, eski Egonya döneminde ülkenin yükünü çeken beden işleri olarak görüldüğünden, bilerek ve istenerek yapılan çalışmalar sonucunda eğitimsiz ve fakir olarak bırakılan kesim durumundaydılar. Yıllarca bu kesimin gelişmesine ve zenginleşmesine yardım etmek, dönemin iktidar sahipleri tarafından yazılı olmayan bir kanun ile yasaklanınca, etniklerin sınıf atlayarak beden işçiliğinden fikir işçiliğine geçmeleri engellendi.
Teknolojinin gelişmediği uzun yıllar boyunca tarım ve hayvancılık ile yaşamlarını sağlayarak ülkenin ana gıda üreticisi konumunda bulunan etnikler, sanayi devrimi ile birlikte artan ucuz iş gücü talebini karşılamak amacı ile ait oldukları topraklardan alıkonularak ve sanayinin ucuz işçileri haline getirildiler. Sanayi işçisi olarak yeni bir sınıf oluşturan bu etnik kesim ise, Egonya'nın yıkılmasında etkin olarak kullanılmak üzere, dönemin iktidar karşıtı siyasi örgütlerinin yaptığı yoğun çalışmalar ile isyana teşvik edildiler.
Etniklerin, sadece çalışma alanlarının sınırlandırılması ve iş hayatından uzaklaştırılarak fakirleştirilmesi yolu ile isyan etmeyeceğinin farkına farkında olan iktidar karşıtları, etnikler üzerine direkt etki yaratabilecek, düşük zekâ seviyesine uygun gizli propaganda çalışmalarını hayata geçirildi. Bu kapsamda ülkede ulusal yayın yapan tüm televizyon kanallarında, zenginlerin yaşamlarını gösteren ve mutlu ve refah bir yaşam tarzı sunan, ayrıca insanların izlerken beyninin uyuşmasına yol açarak çalışmasını engelleyen basit ve alt mesajlarla dolu televizyon programları yayınlanmaya başlandı.
Bir taraftan bu yayınlar insanlara izletilirken, bir taraftan da tüm ülke üzerinde yapılan tüketim çılgınlığını arttırmaya yönelik çalışmalar, etnikler üzerinde daha yoğun bir şekilde uygulanmaya başlandı.
Etnikler, olmayan paraları ile alamayacakları şeyleri almaya şartlanıyor, televizyonlarda yayınlanan programlar sayesinde birer alışveriş çılgınına dönüştürülen çocuklar, evin geçimini sağlamaya çalışan aile fertleri üzerinde baskı kurarak kontrolsüz para harcamanın önünü açıyorlardı. Ailelerinin kendileri üzerinde yarattığı beklentileri karşılayamayan fertler ise, illegal yollara başvurarak bölgedeki dengeleri sarsıyorlardı.
Çok kısa bir süre içerisinde şekillenen bu sürecin sonunda, çalışarak hiçbir zaman zenginlerin televizyonlarda kendilerine gösterilen o süslü ve rahat hayatlarına ulaşamayacaklarını anlayan etnikler, bölgesel çapta küçük sayılabilecek isyanlar çıkarmaya başladılar.
İsyanları bir kontrol mekanizması olarak gören ve "İlk Gün" kurallarının hayata geçmesini isteyen iktidar karşıtı muhalefet ise isyancıları silahlandırarak ve askeri anlamda eğiterek büyük isyanın fitilini ateşledi ve temizlenmesi neredeyse otuz yıl sürecek bir yıkımın başlamasına neden oldu.
"İlk Gün" kararları sonrası kendilerine ayrılan bölgede hayatlarını kurmalarına izin verilen etnikler, Merkezi Yönetim'in yeni sistemini rayına bindirene kadar kendi kapalı dünyalarında kontrolsüz ve denetimsiz bir şekilde yaşamaya başladılar. Ancak bölgenin sahip olduğu çok değerli yeraltı kaynaklarına olan ihtiyacın artması, Merkezi Yönetim tarafından bu bölgeye yapılacak olan müdahaleyi zorunlu kıldı.
Müdahalenin hedefi, bölgenin sahip olduğu yeraltı zenginliklerinin, etniklere hiçbir pay verilmeden Merkezi Yönetim kontrolü altına girmesini sağlamaktı. Ancak bu zenginliğin tamamına sahip olan ve sahip olduğu zenginlikten hiçbir pay almaması gereken etniklerin, sahip olduklarının farkına varması engellenmeliydi.
Aynı dönem içerisinde, zenginler bölgesinde oluşan ucuz işgücü sıkıntısı nedeni ile zenginler tarafından desteklenen ve Merkezi Yönetim tarafından hazırlanan yeni bir program, etnikler üzerinde hayata geçirilmeye başlandı.
Bu programa göre etnik bölgelerde meslek sahibi olmaya yönelik küçük çapta okullar kurulacak, bu okullarda okuyan etnik çocuklarına gelişmiş büyükşehirlerde nasıl yaşanılacağı, daha doğrusu nasıl şehir yaşamına adapte olunacağı, öğretilecekti.
Yönetiminin yapmaya çalıştığı asıl şey ise, bu okullarda insanlara, sorgusuz nasıl itaat edileceğini ve zenginlere nasıl hizmet edileceğini öğretmekti. Okulların reklamı yapılırken insanlara mükemmel bir yaşam şekli vaat ediliyordu. Bu meslek okullarından mezun olanlar, zenginler bölgesine giderek orada lüks ve sefahat içerisinde yaşayabilecek, belki kendileri de bir gün zengin olabileceklerdi.
Kurulan bu yeni okullara inanılmaz bir talep oluştu ve etnik aileleri çocuklarını bu okullarda okutabilmek için ellerinde avuçlarında ne var ne yoksa harcamaya başladı. İnsanlar, çocuklarının bu okullardan mezun olması sayesinde hayatlarının kurtulacağını ve çocuklarının da kendilerini bu fakir hayattan kurtaracaklarını hayal etmekteydi.
Merkezi Yönetim'in süsleyerek toplumun önüne koyduğu bu okullarda eğitim öğretim görebilmeye hak kazanabilmek için, okullara giriş sınavlarında başarılı olabilmek, bu sınavlarda başarılı olabilmek için ise sınav öncesi kaliteli bir eğitim öğretim almış olmak gerekti.
Bu yeni sisteme kolayca adapte olan etnikler, eğitimli bölgeden kaçak yöntemler ve büyük paralarla öğretmenler getirmeye başlayarak, bu öğretmenler sayesinde eğitime destek adı altında, normal verilen eğitimin hızlandırılmışını veren garip bir yapı oluşturmaya başladı. Ancak bu durum zaten fakir olan etniklerin, kendi çocuklarının hayatlarını kurtarmak amacı ile çıktıkları bu yolda daha da fakirleşmesine neden oldu. Böylelikle insanların daha fazla para kazanmak için, üretim sektörüne daha fazla müdahil olması ve daha fazla çalışması sağlandı.
Merkezi yönetimin sözde tavizsiz bir şekilde uyguladığı bölgeler arası iletişimsizlik kuralı güçlünün lehine olacak şekilde tek taraflı olarak yıkıldı. Bu sayede, etniklerin şanslı olanları, daha doğrusu kendilerinin şanslı olduğunu sananları, zenginlerin ucuz köleleri olarak zenginler bölgesinde yaşamaya ve çalışmaya hak kazandılar.
Zenginler bölgesinde hazırlanan ve sosyal alanlardan uzak toplu konutlarda yaşamak zorunda bırakılan etnikleri, kontrol altında tutabilmek ve zenginleşmelerini belirli kurallar ile imkânsızlaştırmak için göz boyamaya yönelik "sürekli eğitim" adı altında çalışmalara girişildi ve insanların köle olduklarını fark etmelerinin önüne geçildi.
Her ne kadar eğitimsiz bırakılsalar da kolaylıkla emir altına girerek Merkezi Yönetim'e karşı sorun oluşturabilecek kadar güçlenebilecek kapasiteye sahip olan etniklerin ellerine, uğraşmaları için yepyeni bir bulmaca verilmesi gerekti.
Bu nedenle Merkezi Yönetim, son dönemlerde etnik bölgesinde garip bir propaganda çalışmasını yeniden hayata geçirerek, zenginlerin lüks ve sefahat içerisindeki yaşantıları yeniden televizyonlarda ve reklam panolarında kendisini göstermeye başladı. Merkezi yönetim, etniklerin sahip olduğu zengin yeraltı kaynaklarına neredeyse bedavaya sahip olurken, birbirinden nefret eder hale gelen etnikler ise yapılan bu propaganda çalışması ile oluşturulan iç karışıklık sayesinde, gerçekte neler döndüğünü anlayamaz hale gelerek, toplumun ilerlemesi için gereken hiçbir atılımı gerçekleştiremez bir hale büründüler.
Yapılan bu propaganda çalışmalarının doğal sonucu olarak, etniklerin içerisinde aynı anda birden fazla kanaat önderi oluşmaya başladı. Bazı önderler kan dökmek için insanları örgütlemeye çalışırken, bazıları ise merkezi yönetim tarafından vaat edilen o lüks yaşantıya hiçbir zaman ulaşılamayacağını göstererek bu dünyadan ümidin kesilmesi savlar ile ortaya çıkmaya başladılar. Herhangi bir kanat önderinin altına girmeyi reddedenler ise, bir kanaat önderi altında toplanmanın insanların özgürlüklerini kısıtlayacağı görüşünü savundular.
Gerçek olan şuydu ki etnik bölgesinde ortaya çıkmaya başlayan bütün kanaat önderleri, Merkezi Yönetim'in kontrolü altında bulunan ve o bölgeye gönderilen gizli görevli kimselerden başkaları değillerdi.
Yıllar boyunca cehaletin pençesinde kıvranan ve ahlak yoksunu olarak gelişen toplum, inanmaya ve dolayısı ile kandırılmaya açık bir şekilde Merkezi Yönetim gibi isimleri değişse de kendilerini köle olarak kullanmak isteyen kesimlerin isteklerine itaat etmeye devam edeceklerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP DEVRİM
Mistério / SuspenseKayıp Devrim, olmayan bir dünyada, olmayan bir ülkenin hikayesidir. Anarşinin son bulması için siyasi rejim değiştirilerek 6 parçaya bölünen Egonya, yepyeni bir lider ile içinde bulunduğu diktatörlük rejiminden kurtulabilecek midir? Yoksa ülkeyi kur...