19. BÖLÜM: LEZÂ

8.1K 405 335
                                    

Bu bölüm 12 için.

Balçıkla sıvanmış ateş, suratımın üzerini kapladığın da, ikinci bir deri gibi giyinmiştim üstüme cesetten ibaret kıyafeti. Burnumdan verdiğim soluk kocaman bir dumandı. Kafamı her zaman ki derin düşüncelerin içine batırmış, suskunluğumla çerçevelemiştim ölümü zihnime. Kafamın içindeki sesleri susturmak istiyordum ama susmuyorlar, gün geçtikçe ağlarını örerek oldukları yere yerleşiyorlardı.

Alaz, yoktu. Saatlerdir onun yokluğuyla soğuk olan bu ev, iyice yapraklarını dökmüştü. Lema, ağlamadan telefonunun başında nöbet tutuyor, arada bana telkin edici sözler ediyordu ama ne fayda, içimde dün gördüğüm kâbusun etkisinden çıkamayan biri vardı. Sürekli görüntüler yağmur kadar hızla zemine düşüyor, ölürken can buluyordu.

"Abim bu zamana kadar Pamir'le aramdaki ilişkiye onay vermedi. Çünkü hep dibimdeydi," Lema konuşurken o kadar zor çıkıyordu ki ağzından kelimeler, bir an dilini yuttuğundan şüphe edecektim. "Giderken bizi Kenan'a, Pamir'e emanet etmesini söyledi. Eminim, Feris."

"Ona bir şey olmuş gibi konuşmanı istemiyorum!" elimde olmadan sesim yükselirken, içimde büyüyen endişe tohumları tavana kadar uzamıştı. Beni yutuyorlardı. "Alaz her zaman kendini koruyabilecek biri, şartlar ne olursa olsun, kendini koruyacağına eminim."

"İnan korur, buna ben de inanıyorum. Karşısına kim çıksa alevlerinden kurtulamaz. Baksana, sen eskiden abimden nefret ediyordun, asla onun başına bir şey gelmesini umursayacak biri değildin. Kendi hastalığını unuttun, varın yoğun abim oldu." Doğru mu söylüyor diye düşünmeden edememiştim.

"Bana yaptığınız iyilikleri asla unutmayacağım, evinizi açtınız. Evet, ilk başta burada kendi isteğimle kalmak istemedim, Alaz'ın kötü biri olduğunu düşündüm hatta ondan nefret etim. Fakat Lema, Alaz kötü biri değil. Sadece kovulmuş."

"Abim kovulmadı, abim defalarca kovdu ama kovulmadı." Yutkunup bakışlarını gözlerime dikerken, onun soluk tenine baktım. Kafasını yan yatırmıştı, kalın dudaklarının kenarları çatlamıştı.

"Günlerdir perişan olduk," dedim, boğazımdaki acı tadı yutmaya çabalayarak. "Alaz'ın nerede olabileceğini tahmin edemiyoruz bile."

"İz bırakmaktan hoşlanmaz, boşuna Alaz koymamış annem ismini. Yakıp kavurur, iz bırakmaz." Lema'nın tınılı sesi titrememişti, gözleri abisi gibi o kadar toktu ki, onda Alaz'ı görüyordum. Alaz'ın hislerini, sesini, bakışlarını... Lema, Alaz rolüne bürünmüştü.

"Beni götürdüğü antikacı çok güzeldi," o anılar aklıma hücum ettiğinde gözlerimi kapatıp birkaç saniye tebessüm ettim. "Daha evvel hiç öyle bir yerin Sakarya'da olabileceğini düşünmemiştim."

"Nereye gittiniz ki?" diye sordu meraklı sesiyle.

"Kürkçü Dükkânı'na, eski sahaf veya antikacıydı." Alaz belki de şu an canıyla cebelleşiyordu fakat biz Lema'la burada keyifle sohbet ediyorduk. "Güzel, cennet gibi bir yerdi." Ona Alaz'ın itiraflarından asla bahsetmeyecektim. Bana açtığı kapılarını tekrar kapamasını sağlayacak bir harekette bulunmayacaktım. Bu yüzden sessiz kaldım ve gözlerimi Lema'nın ışıkları sönmüş alevlerine diktim.

"Abim oraya beni bile götürmedi, orası onun için çok değerli. Birkaç defasında bahsetmişti ama abim hep böyle biriydi. Kendini açmazdı, anlatmaktan kaçınırdı. Onu ilk defa seninleyken açık görüyorum, Feris."

"Ne?" dudaklarımın arasından kaçan nefesle kendime sarınmak istedim. Alaz'ın bana değer verdiğini biliyordum ama bunu başkasının ağzından duymak kanımı kaynatıyordu.

1. KUYU: SAUDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin