Anneciğim, onu sevmiştim anneciğim, küçükken bana aldığınız yeşil motosiklet kadar.
ꝭ
Uzun zaman insanları düşündüm. Psikoloğun söylediklerini, kendimi. Neden mutlu olduğumu, neden eskiden mutsuz olduğumu, nedenlerini düşündüm. Aslında bu bir labirentti. Düşünmek o labirentin içinde kaybolmaktan farksızdı. Bense labirentin başındaki kadındım. Orayı kuran bendim, hayal eden, orada yaşamayı isteyen bendim. Yollarımın nereye çıktığını umursamadan dümdüz ilerlerken sert bir kayaya çarpmıştım. İşte çıkışı böyle buldum. Düşe kalka, Alaz'la beraber.
Lema karşımda, zorla içirttiğim çorbasını kaşıklarken gözleri şiş bir haldeydi. Alaz, Evran'a ne olduğunu araştırmak için dışarı çıkmıştı. Adamlarının birkaçını alırken yanına, Pamir ilk kez onla gitmemişti. O da kenarı da oturuyor, Lema'nın hüzünlü bakışlarına iç çekiyordu. Lema'ya sarılmak istiyordu, ama Lema sadece zihninin içinde onla kavga ediyordu. Bencil yanlarımız vardı, herkesin olduğu gibi bizim de. Lema sanırım bencilliği yüzünden ilk kez büyük bir kayıp verdiğini düşünürken ben Evran'a bir şey olmadığına emindim.
Nedense içimde bir ses onun iyi olduğunu söylüyordu.
"Kızım yesene şunu." Dedi, sertçe Pamir. Harfleri o kadar sert çıkıyordu ki, asla Evran yüzünden böyle bir halde olmasını kabullenemiyordu. Lema'da ağzından hah diye bir ses çıkartıp kaşığı sertçe tabağa bıraktı.
"Yemiyorum, zorlamayın artık."
"Çocuk gibi davranma Lema, sinirlendiriyorsun beni!" diye çıkıştı Pamir. O da haberi aldığından beri düşünceli bir haldeydi ve nedense üzgündü. Evran'dan iyi bir haber alana dek hiçbirinin normal tepkiler vereceğini düşünmüyordum. Aslında Lema'nın vicdan azabı geçene değin bu süreci zor atlatacağını düşünüyordum. Evran'a herhangi bir şey olduğunda çok daha öfkeli bir şekilde saldıracaktı etrafına.
"Ben çocuksam benle neden berabersin Pamir?" dedi, Lema, ifadesiz tuttuğu sesiyle.
"Kavganın sırası değil, lütfen." Dedim, onlara karışmak istemediğim için uzak durmak istiyordum konuya dâhil olmak istemiyordum ama kavga edeceklerdi. Buna emindim.
"Yok, Feris, zaten şımarıklığımı ve çocukluğumu bilmeyen kimse kalmamıştır. Bilirsin abim de beni tarif ederken o cümleyi çok fazla kullanıyor." Dedi, çökmüş gözaltlarıyla.
"O zaman olgun biri gibi davran!" diye haykırdı Pamir. "Çocuklar gibi ağlayıp zırlama. Dayanamıyorum lan, ağlama."
Lema ağlamayı bırakalı çok olmuştu. Sadece gözlerinden yaş akıyordu. Sanırım onun bile kendiliğinden aktığına emindim.
"Ne anlarsın ki sen duygusuz herif," dedi, sertçe. "Ne anlarsın ki? Öldürmeyi kendine yaşam biçimi edinmiş bir adam ne anlar ki acımdan!"
İşte Pamir'i tetikleyen cümleler buraya akın ettiğinde gözleri karardı. Sanırım çok sinirlenmişti ama cevap vermedi. Ayağa kalkacağı sıra Lema'da ayaklandı ve ona arkasından sarıldı. Bu çok şefkate yakın bir kucaklaşmaydı. Ona sımsıkı sarılırken ağlamadı, derin bir iç çekti.
"Özür dilerim, gerçekten ne desem aynı yola çıkıyor. Üzülüyorum, bana küs ölsün istemiyorum." Dediğinde, Pamir sıktığı dişlerini ve yumruk yaptığı ellerini iki yanından saldı, öylece korkuluk gibi dikilirken gözlerinin yaşardığına şahit olan yanıma artık bir psikopat gibi bakıyordum. Sanırım onun tek zayıf noktası Lema'ydı, Alaz'a o kadar değer vermesine rağmen Lema'ya verdiği tepkiler daha doğaldı. "Sen yerime koy kendini. Okuldan geldim ve eve girdiğim an bu haberi aldım, ne tepki vermemi bekliyordun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1. KUYU: SAUD
Ficción GeneralCehennemin dipsiz çukurlarında yanarken, günah obruklarına saplanmış bedenler, yanacaktı. Bu kaçınılmaz bir gerçekti ve cehennem de azap görenlerin ıstıraplı sesi bulutların ağlamasına, cennette ki insanlarınsa hüzünlenmesine sebep olacak kadar acı...