PAMİR ULUÇ
Yağmurun ıslattığı kaldırımları izlerken, aklıma düşen bir görüntü, gözlerimi kısmama neden olmuştu. Dudaklarım aralandı, bir şeyler söylemek için kapanıp açıldı ama Kenan yanımdayken konuşmak akıllıca olmayacağı için sessizliğimi sürdürdüm.
"Bu gece içmeye gidelim," dedi, Kenan, ben kaşlarımı çatıp derin düşüncelere dalmışken. "Baba'nın mekâna gitmiyorduk ne zamandır, gözümüz gönlümüz açılsın."
"Gevşek gevşek konuşma lan, başımızda onca bela varken demlenmeye mi gideceğiz?" kafasını bana hızla çevirirken ceketinin açık düğmesini ilikledi. Kafasını yavaşça sallayıp duruldu ve gözlerini kaldırımlara dikti. Arabaya yaslanırken aklımda olan düşünceler kanımın kaynamasına, elime aldığım silahla önüme gelen herkesi vurmama sebep olabilecek kadar kuvvetliydi.
Evran.
Bu hikâyenin en temiziydi belki de ve bu daha çok canımı sıkıyordu. Eğer adi bir herif olsa, Lema'dan onu uzak tutmam için sebep bulabilirdim ama iyi biriydi ve bunu kabullenmekten nefret ediyordum. Dişlerimi sıkıp cebimden sigaramı çıkarttım, dudaklarımın arasına yerleştirdiğim de, Kenan çakmağıyla ucunu yaktı. İçime dumanı çekerken, diğer elim cebimdeydi. Ayağımın tekini sinirden yere vurup, içimdeki öfkenin geçmesini bekledim; geçmedi.
Onu öpmüştü.
Lema onu öpmüştü.
Dudaklarını parçalamak istiyordum. Lema'yı kollarından tutup sarsarak dövmek, sonra onu kenarıya fırlatıp canını almak istiyordum. Yalan. Gözlerini oyup bir daha benden başka birine bakışlarını değdirmesin istiyordum. Ona zarar veremeyeceğini biliyorsun, dedi, iç sesim. Boşuna kendini kandırma. Sigarayı dudaklarımın arasına sabitleyip, eriyen karların üstünde ki toprağa baktım.
Adım sesleri gelmeye başladığın da Kenan telefonunu cebine atıp omzuma dokundu. Bakışlarımı yerden kaldırmadan, Lema'nın o lanet olası çiçek kokusu genzimi doldurmuştu. Ne sigara, ne dışarının izbe kokusu Lema'nın kokusuna gölge düşürmeye yetmiyordu. Bakışlarımı ağır ağır yerden kaldırdım, Lema üstünde incecik bir kazak giyinmişti.
Evran denilen hayvanata gitmek istediğini, beni istemediğini biliyordum. Beni istememesi umurumda değildi. Ne olursa olsun, etrafta bu kadar adam varken, vücudunu saran taytla sokağa çıkıp aklımı başımdan alma hakkını ona vermiyordu. Çenemi konuşmamak için sıktığım da, Lema ateş rengi gözlerini bana dikti. Alaz'la benzer tek ortak noktaları bu değildi, ikisi de birbirinden acımasızdı.
Lema, dudaklarıma her defasında yaklaşıyor ve ondan etkilenmediğimi sandığı için bir süre sonra geri çekiliyordu. Bilmiyordu ki, ondan uzak durmak, onun bu arzusuna cevap vermemek benim için en büyük savaştı. Saatler önce Evran'ı öldürmemem için beni tekrar öpmüştü, sinir tüm vücuduma yayılırken, dudaklarının yumuşaklığı aklıma gelince gözlerimi başka tarafa çevirmek zorunda kaldım. Yanlış bir şey yapma olasılığım vardı, yanım da Kenan olmasa yapabileceğim bir sürü şey hem de.
"Baksana bana," dedi, Lema, sakin bir sesle. Ah, ben senin o sesini... "Dışarı çıkacağım ama abime ulaşamadım."
"Ne?" diye sesimi yükselttiğim de, Kenan yan gözle bana bakıp 'ne diyorsun lan sen?' tarzında kaş göz işareti yaptı. "Gidemezsin."
"Sana sormadım, gideceğim ve abim Feris'le birlikte. Büyük ihtimalle sessize almış telefonunu yoksa açardı. Her neyse. Sizi ararsa bana acilen dönmesi gerektiğini söyleyin." Emir vererek konuştuğun da mideme akan sıvı kasıklarımı sızlatacak derecede sarhoş ediyordu. Bir anda Evran'a gidebileceğini düşündüğüm için ensemden sırtıma doğru akan sinir, deliye çevirdi ve gözlerim onunkiler gibi alev aldı.
![](https://img.wattpad.com/cover/67821966-288-k448309.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1. KUYU: SAUD
Ficción GeneralCehennemin dipsiz çukurlarında yanarken, günah obruklarına saplanmış bedenler, yanacaktı. Bu kaçınılmaz bir gerçekti ve cehennem de azap görenlerin ıstıraplı sesi bulutların ağlamasına, cennette ki insanlarınsa hüzünlenmesine sebep olacak kadar acı...