MEDYAYA KOYDUĞUM FOTOĞRAFTAKİ ŞAHSİYET: EVRAN DENGİZ (LEMA ŞİMDİ AĞLA?)
∞
22, Sekar, bu satırlar senin için sevgilim.
∞
Pamir'in ağlayışının üstünden saatler geçmişti. Gün sanki bitmemek için bize savaş açmış koşuyordu. Zaman aktıkça duruyordu, aktıkça yanıyordu ve aktıkça yerinde sayıyordu. Ama saatlerin ilerlediğini görebiliyordum. Lema yüzünden evde olan gergin havanın her birimize yansıtıldığı şu durumda diğer tarafım gözlerini kısarak bana bakıyordu ki, ben onun ayağına takılıp düşmüşüm gibi birden kendimi yere çakılı bir vaziyette buldum.Kımıldayamıyordum, vücuduma giren ağrı beni kaskatı ediyordu. Sanki birileri sırtımdan beni yüzlerce defa bıçaklıyordu. Gözlerimi kısıp boğazımdan aşağı kayan o duygunun altında ezildim. Hayır, o benim altımdaydı artık. Acı bir Tanrı değildi, onun önünde artık boyun eğmeyecektim.
Evran bitik bir vaziyette salonda otururken, Alaz ortalıkta yoktu. Serap yavaşça salona girerken saçlarını dağınık bir şekilde toplamıştı. Yüzü Evran'ın yüzüyle karşılaştığında Evran ona bir saniye bile bakmadan kafasını çevirdi. Serap ona bir kere baksın diye türlü oyunlar yapmasına bile gerek olmayan bir kızdı. Çünkü güzeldi. Saçları güzeldi, yüzü pürüzsüzdü. Burnu sanki bir nokta gibi konulmuştu yüzüne, öyle içim acıyordu ki. Bir gün ben de böyle olmayı, eskisi gibi olabilmeyi diledim. Sanki böyle olmazsam eğer asla tam anlamıyla sevilemeyecektim. Hayır, hayır böyle düşünmek benim en kararsız yanım olmamalıydı, ben bir bedenin içinde hapsolacak kadar dar ruhlu biri değildim.
Zaten bu bedene ne kadar daha sahip olacağımı bilmiyordum, Tanrı'nın ani alacağı bir kararla buradan ayrılabilirdim. Gökyüzünde bir uçurtma olabilirdim.
"Lema ile sözleniyormuşsunuz, tebrik ederim." Dediğinde Serap'ın yüzündeki duygu o kadar aşikari bir kıskançlıktı ki, kötü anlamda değildi belki ama bunun olmasını istemiyormuş gibiydi. Sanki onlar iki dünya bir araya gelse ve biz berzah âleminde bulunsak dahi, onların yan yana ruhlarının dahi durmasını istemiyordu.
"Seni ilgilendirmez." Evran, oturduğu yerde rahatsızca kıpırdanırken normalde kadınlarla asla böyle konuşmuyor oluşuna şahittim. Evran, kibar bir adamdı. Böyle nazik, nasıl ve nerede konuşması gerektiğini bilen türden. Fakat söz konusu Serap'la konuşmak olduğunda her defasında kabalaşıyordu.
"Evran?" diye onu uyarıcı bir sesle seslendiğimde omuzlarını silkti ve dümdüz bana baktı. Benden kimseye iyi davranmamı bekleme der gibiydi bakışları. Çünkü kırılmıştı ve bunun acısını illa birinden çıkaracaktıysa da, o kişi kesinlikle Serap olacaktı. Ateş ve baruttan ziyade, Pamir ve Lema gibi ateşle ateştiler. Suyla suydular. Zıt asla değillerdi.
"Kusura bakma Feris, az evvel ki görüntülerden sonra kendime gelmem zaman alacak." Bakışları hüznünü yansıtacak kadar acı vericiydi ki, dudaklarım birbirinden konuşmak için zorla ayrıldığında ona acımaktan ziyade kendimi yerine koyduğumu hissettim. Alaz önümde bir başka kadın için ağladığını düşündüğümde kanım donmuş gibi titredim, vücudumun buz kütlesine dönüştüğünü hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1. KUYU: SAUD
General FictionCehennemin dipsiz çukurlarında yanarken, günah obruklarına saplanmış bedenler, yanacaktı. Bu kaçınılmaz bir gerçekti ve cehennem de azap görenlerin ıstıraplı sesi bulutların ağlamasına, cennette ki insanlarınsa hüzünlenmesine sebep olacak kadar acı...