10. BÖLÜM: PARAMPARÇA

12.9K 692 118
                                    


Bu satırlar senin için sevgilim.

22'

Acı, dik tutmaz. Acı kaburgalarını yamultacak kadar kuvvetli bir duygu. Ne aşk, ne sevgi, ne de başka bir duygu; acının, insanın hem zihnin de, hem bedenin de, yeri çok farklı.

Ruhumun dibine batan iğne, lavlarıyla birlikte içime girip çıkmıştı. Zihnim, düşüncelerimle birlikte körelmiş, bana bulanmıştı. Satırların arasında yaşamını sürdüren, Feza'nın saçlarını okşayıp, sevdiği masum kız, oraya sıkışıp kalmıştı. Büyümüştüm.

Acılar büyütmüştü, olgunlaştırmıştı. Kimsenin bilemeyeceği kadar kırılmıştım, canım tahmin edilemez bir şekilde yanmıştı. Binlerce parçaya ayrılmıştım, gören olmamıştı. Hayatım hiç olmadığı kadar kimsesiz ve yalnızdı. Belki sıradan, belki bir romana konu olacak kadar derin bir sarsıntıyla dünyam sallanmış ve o romanın ana cümlesine oturtmuştu beni. Bilmeden, sakince, kendimden vazgeçerek çıktığım bu yolda, saniyeler içinde ölecektim.

Ölüm bir anda nüksetmişti hayatıma. Belki ölüm gerçekten kurtuluş olacaktı, bazısına cehennem, bazısına cennet, bazısına yaşam yeriyken, bazısına ceza çekeceği hapishane olacaktı. Ama adaletli olacağından emindim. Hakimin en yargısız ve adaletli olacağı yer, cennet ve cehennemin, yedi kat semanın yaratıcısı olan Tanrı'ydı.

Ölebilirdim, ölmeye meyilli kelebekler gibi ömrüm çok kısa olacaktı. Kim bilebilirdi?

Hiç kimse.

Hiç kimsenin açılımında yatan bir yaşam öyküsü vardı. Araştırılsa, bu öykünün sahibinin ben olduğum ortaya çıkacaktı.

Acı, bu öykünün hiç kimsesine, hiçlik kattı.

Acı, yoğurdu bu hiç kimseyi, içine acı kattı.

Acı, damlayarak üzerime, köreltti içimdeki yangını, yangınıma alev kattı.

Gören, duyan, bilen olmadı. Sadece hiçlik, bana katıldı. Yoğrulduk birlikte ve bu acıyla, bize katılan tüm cehennem izleri, Alaz'a da bulaştı. Alaz, cehennemin dibinde ki adamdı. Alaz, cehennemin içinde yanmayı bekleyen adamdı. Alaz, içinde camdan bir kalp taşıyan adamdı. Onun kalbini gören olmamıştı, şeffaftı. Kırıldık, birlikte kırıldık ve acımıza acı katıldı. Feza, ellerini yüzüne kapayan bu gökyüzü gözlü adam, acımızın arasına katıldı. Her şey, bana bulandı. Bulandı ve en kötüsü bundan pişman olmadılar.

Durdum. İnsanların hayatını mahvedişimi izledim. Ben de mahvolmuştum. Ruhum çökmüş, bedenim benim üzerime uzanmış, tüm bu olayları ne ara yaşadığımı düşünüyordu.

Birlikte yanmayı bekleyen cehennem çukurunun dibinde, durdum. Durduk birlikte günahlarımla ve Emel'in seslerini duydum. Hayali bile olsa, Emel'in o geceki çığlıklarına yeniden şahit oldum. Bir kere daha ve bir kere daha... Ama onun sesini duyan olmadı. Çukurun dibinde elinden tuttuğum Feza'nın gözleri kayboldu. Mahşer, karardı ve arafta sıkışıp kaldım. Önümden perdeler bir bir kalktı, nefes alamadım. Durdum ve gözlerimi ateşin içine diktim.

Elini uzattı karanlığın içindeki ateş sarmış el, o parmaklar zift gibi sütle yıkanmış, ateşe bulanmıştı. Ateş, o adamın elini sardı. Elimi tutan olmadı, ona tutundum. Feza, artık benden uzağa doğru gidiyordu, dur diyemedim fakat ben durdum. Bu karartılı ıstırabın, ateş izleriyle süslenmiş kırmızı cennetine baktım. Cehennem, bu kadar ateş içinde, cennet gibi gelmişti gözüme, oraya gidenin arkasından dolandım. El, beni çekti ve çıkarttı. Biranda tüm kâbuslarımın içinden sıyrıldım. Sıyrılmak üzere, sıyrıldım ama eteğime yapışan sarmaşık, tekrar çekti çukurun dibine, gözlerim karardı ve dudaklarım bu ateşin sıcaklığıyla kavruldu.

1. KUYU: SAUDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin