Bu bölüm, küçük yeşil motosikletim ve koyu yeşil kaskım için. Çocukluğum için.
Sizi unutmayacağım.
22, sonuna ve sonsuza kadar.
ALAZ YALMAN'ın anlatımından;Gaz lambası eskisinden daha harlı yanıyordu. Kapıdan sızan notalar birer karanlıktan ibaretti, birer gülümsemelerden ve bir hayat kadının çocuğu olan benim parçalarımdan huzmeler seziyordu. Burası battığım topraklar ve inşa ettiğim yıkıntıların birer portesiydi, acı dolu bir yaşamın kendine son vermesi ve hayatımda olan kadının gidişiydi. İzlenilesi, izlenilesi, bir nota daha, karanlık artık Feris'in yüzünde öyle güzel gözüküyordu ki, ellerimle onu kendime çektiğimi görüyordum. Işıklar içindeydim. Gaz lambası harlanıyordu. Gaz lambası harlandıkça Feris'e tutuşuyordum. Biz o ateşin en harlı kısmında birleşiyorduk. Karşımda renklerle bezenmiş büyük bir dağın sadece benim gördüğüm tarafı vardı ve bu dağın yansıması Feris'in gölgesini yere seriyordu. Bizim için etrafta dans eden şeytanları izliyorduk. El eleydik, durmadan ardımızdan koşan bir kız çocuğu vardı.
8 yaşında, beyaz elbiseli ve yeşil motosikletine binip gözbebekleri gülen kız çocuğu... Feris, tam yanımdayken koşan biz değil zamandı, koşan biz değil, yeşildi. Motosikletinin yeşil kaskının ardındaki beyaz tenli iri gözlü kız çocuğu, hayatımda unutamayacağım bir gülümsemeyle bizi izliyordu. Öylesine sarhoş olmuştu ki Feris'in bakışları, her daim bir santim yanımda olan ellerine uzanarak onu kucaklıyordum. Onu ve ruhunu, azap kuyusunda harlarla pişmiş ama hala dimdik olan kadın ruhunu... Koyu yeşil motosikletli kız, bukle bukle simsiyah saçlarını savurarak motosikletine sarılıyordu. Üstünde kışlık bir yelek, altında tulum vardı. Gözlerinin içi gülüyordu, dudakları kıvrıldıkça o çocuksu tebessüm bambaşka birini doğuruyordu. O başı ucunda büyüyen ve taşlardan dümdüz gözüken bayırın dibindeydik, sarı bir ev vardı.
O sarı ev kızın eviydi. O sarı evin anıları vardı. Çatısı kırık dökük koyu yeşildi, motosikleti gibi. Bir adam vardı kızın yanında, onun elinden tutuyordu adamın. Uzun boylu, gür saçları ve simsiyah sakalları olan bir adamı çekiştiriyordu.
"Baba, bu motosikleti sadece evde mi sürebilirim?"
"Evet," diyordu, şefkatle.
"Bana bir şey olmasın diye mi baba?" diye heyecanla ve mutlulukla sorarken adamsa hüzünlü bir sesle ekledi:
"Evet, benim güzeller güzeli Vefa'm..."
O kızı hala net bir şekilde görürken babası gittikçe büyüyüp kayboluyordu. Kim olduğunu biliyordum, kim olduğunu bilmiyordum.
Ama Feris biliyordu.
"O kim?" diye sorduğumda uzun uzun baktığı bu resmin dışına çıktığımızda, elimizde o fotoğraf vardı. O koyu yeşil motosiklet ve kaskı olan, simsiyah sakallı adamla gözlerinin içi gülen kız çocuğu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1. KUYU: SAUD
General FictionCehennemin dipsiz çukurlarında yanarken, günah obruklarına saplanmış bedenler, yanacaktı. Bu kaçınılmaz bir gerçekti ve cehennem de azap görenlerin ıstıraplı sesi bulutların ağlamasına, cennette ki insanlarınsa hüzünlenmesine sebep olacak kadar acı...