32. BÖLÜM: ÇİZGİ

2.3K 132 70
                                    


Bu satırlar senin için sevgilim.

"Bak annem yaşlanıyor
Bak artık silahım yok
Bak artık insanlar var her tarafta gülmeyen."

32. BÖLÜM: ÇİZGİ

Baharın geleceğini önceden bilirdiniz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Baharın geleceğini önceden bilirdiniz. Kaderinizi seçerken Tanrının verdiği ve seçmemi istediği iki yoldan birisi Alaz'a çıkmıştı. Eğer bundan sonra atacağım adımlarda o olursa, yolumuza ne kadar diken çıkarsa çıksın biz yine el eleyken kimseden zarar görmeyecektik.

Güven.

Alaz'ın adının yanına yakışan ikinci şey: Güvendi. Ona güveniyordum. Uçurumun kenarında ayaklarımızı sallıyorduk. Yan yanaydık. Altımızda ölü deniz vardı, vadiler ayaklarımızın altında kayarken birbirimize tutuşan parmaklarımıza bakıyorduk. Sol elinin yüzük parmağında incecik, altın rengi bir halka vardı. Sadakat. Bizi birbirimizi bağlayan bu halkanın kanunuydu. Anayasaydı. Kararmış gökyüzüne yüzlerimizi çevirdiğimizde, gülümseyerek onun omzuna uzandığımda o nefes kesici gülümsemesiyle bana sarılmıştı.

"Alaz," dediğimde, rüzgâr hafif hafif içimizi hoş ediyordu. Saçlarım savruluyordu, kıvranıyorduk. Ama bu ne güzel bir kıvranıştı. "Bir gün affetmek gerektiğinde, ne yaparsın?"

"Seni mi?" dediğinde, uzunca altımızda kayan vadilere baktım. Uçurumun kenarında rüzgâr bizi ittikçe savruluyorduk. Birlikte sürükleniyorduk. Birlikte yok oluyorduk. Varlığıyla doğuyordum, varlığıyla var oluyordum. İçimde o adı konulmamış bir ses, sürekli bir şeyler fısıldarken gözlerimi derince kapattım. Anın yoğunluğuyla o da kapattığında, hafifçe gülümsedim. Dudakları, sakalları, yüzü, ateş rengi gözleri, bal gibi bakan hareleri kaynıyordu. Bana kaynıyordu. Omuzlarını kavrayarak ona kocaman sarıldığımda, çenemi omzuna yasladım.

"Affet."

"Neden ki güzelliğim?" dedi, belimi sımsıkı tutarken. "Hiç," dedim, gördüklerimi yutarak. "Sen yine de affet."

Alaz beni sımsıkı sararken, affetmemek için neden aradığını düşündüm. Neden bunları söylediğimi merak ediyordu. Gülümsedim. Ardımda oluşan o beyaz bulutların gittikçe bize yaklaştığını gördüğümde dudaklarım dümdüz bir hal aldı. Babam, baba adını taşıyan adam ve annem, uzakta bir yerlerde, ufak bir piknik sepetini çayıra sermiş bir şekilde piknik yapıyorlardı. Yanlarında beyaz elbiseli bir kız vardı, hatta o kız öyle güzeldi ki, annesine ve babasına tatlı tatlı bakıyordu.

Durdum.

Zaman durdu.

Feza mavi hareleri ve benden uzun ve büyük olan vücuduyla yanıma çöktüğünde, Alaz yanımızda yoktu.

"Oradaki kim?" dediğinde, yere düşecek gibi oldum. Uçurum ayaklarımın altında kayarken gözlerim buğulanmıştı. Kafamı iki yana sallayıp saçlarım önüme döküldüğünde Feza beni sımsıkı tutup karşıya bakmaya zorladı.

1. KUYU: SAUDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin