13. BÖLÜM: YANGIN

11K 637 114
                                    

Bu satırlar senin için sevgilim.
22'

Yangını başlatan ilk bakışlardı. Yangını başlatan ilk gözlerin kesiştiği andı. Yangını başlatan birbirimize ilk sarıldığımız anda hissettiğimiz duygulardı. Aslında hissetmemiz gereken duyguları bu kadar derin bir şekilde, içimizde hissettiğimiz için yanmıştık.

Biz yanmıştık.

Cehennemdeydik.

Yanıyorduk.

Melekler başımızda ağıt yakıyorlardı. Söyledikleri ilahi miydi? İlahiyse cennette olmamız gerekmez miydi? Kaburgalarıma giren sızı kulaklarımda son bulurken, parmaklarımı avuçlarında tutan asıl yangına, Alaz'a gözlerimi diktim. Birlikte yanıyorduk ama bu yanmak öyle bir yanmaktı ki, ateşi tenimde değil içimde hissediyordum ve bu yanmak öyle bir yanmaktı ki, ateşi alevlendiren benmişim gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum.

Bu yangınla birlikte, çığlıklarımı ruhuma hapseden sessizlik; dilimi yakan ilk kelimeydi.

Yangın.

Dudaklarımın arasından çıkan nefesle büyük bir yangının ilk kıvılcımları dudaklarımı yaktı. Ellerim yandı, vücudum ve beynim yandı... Yüreğim kanadı ellerime, ellerim kanadı yüreğime, birbirinden çok uzak gibiydiler. İçimde bileştiklerinde daha büyük bir yangına hazırlık yapmaya başlamışlardı. Canım acımıyordu. Acıyor muydu? Acı neydi?

Acının rengi var mıydı? Benim hissettiğim, hücrelerime kadar işlemiş bu isimsiz duygu neydi? İçimi yakıyordu. Cehennemim kendi içimdeydi. İçim yanıyordu. Cehennemi dünyada yaşamak bu muydu, bilmiyordum. Sadece acıyordum, kendime, geçmişime, olmak istediğim ve olamadığım kişiye.

Sesler birden zihnimde bulanıklaşmıştı ve kulaklarımın sağır olması üzerine, hiçbir şey duymadan cansız bir şekilde yerde yatan bedenime bakıyordum. Yerde yatan vücudum sessizdi, soluk tenliydi. Beyaz tenim, bembeyaz kesilmişti. Yüzümde morluklar, dudağımın ucunda silik bir tebessüm vardı. İnce beyaz bir örtü, göğüslerime kadar örülmüşken, elleri kanlı başımın dibinde dikilen bu cehennem zebanisinin sesini duyamıyordum.

Kırmızı bir örtü, beyaz örtünün hemen üzerine örtülmüştü ve bulunduğumuz uçurumun dibinde, buz rengi okyanus göz kırpıyordu. Sessizce gözlerimi kapatıp açtığımda, beni göremeyen bu kara alınlı adama baktım.

Adamın avuçlarında ateş vardı, ben yanıyordum.

Ateşin vücudumun ele geçirdiğini hissederken, dudaklarımdaki silik tebessüm tamamen kayboldu ve dehşetli bir ses kulaklarımın içinde yankılandı. Gözlerimin gördüğü her yer, dipsiz alevlerle sarmalanmıştı. Harfler, bu adamın yangınına odun katmakla görevlendirilmişti. Eskiden okuduğum kitapların satırlarındaki sarsılmaz harfler, bu yangına alev katıyordu. Kara alınlı adamın elleri dışa dönük, parmakları uzundu.

Yüzünü göremediğim bu adama yaklaşmaya çalıştığımda gözlerimin önünü kaplayan toz bulutuyla çığlığım dudaklarımdan firar etmişti. Ben yüksek sesle çığlık atarken bunu duymayan adamın siyah pelerini gözlerimin önüne geldi ve az ileride, onun hemen dibinde bir cehennem zebanisi daha vardı ve bu alev gözlü adam Alaz'dı.

"Sen," diye bağırdı yüksek sesli bir adam yerde yatan bedenime bakarak. "Günahkârsın."

"Hayır!" diye bağırdım bu dehşetin içinde bana doğru yavaş adımlarla gelen Alaz'ın heybetli bedenine bakarken. "Hayır, Alaz! Kurtar onu." Elimle yerde yatan cansız bedeni işaret ettiğimde Alaz dudağının ucuyla gülümsedi.

1. KUYU: SAUDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin