........::::::::__Eylül__::::::::........
Çenesini tutamaz tabii çünkü adamın şirazesi kayık!
Şiraze denen şey kitap yapraklarını belli bir düzende tutmaya yarayan ince örülmüş bir şerittir ya... Belli ki doktorda içindeki duyguları derli toplu tutamadığı için bir Cilveli Köstebek'e doğru kayıyor bir de görünen o ki bana doğru kaymaya meyilleniyor. Ama bana daha ilk dakikadan böyle yaklaşırsa ben onun ayağını kaydırırım haberi yok!
Of! Kafamı da çok karıştırdı. Onunla her ne kadar atışsak da söylenildiği gibi güvenilir biri olduğunu düşünmüştüm. Meral için yaptıkları ve kardeşine rağmen hâlâ onun yanında durması bana sırtını hiç düşünmeden dayayabileceğin biri izlenimi vermişti. İnsanı satışa getirmez onunla yola nasıl çıkıldıysa aynı şekilde de varış noktasına ulaşılır sanmıştım.
Yanılmışım çünkü adam daha aşkına sahip çıkamıyor. Madem seviyorsun aşığım diyorsun bu kadın Bayan Sağ Kol gibi biri dahi olsa bir dur arkadaş! Önce bir anlamaya çalış. Neden böyle yapmış neden kardeşinin arkasından iş çevirmeye kalkmış senin için artık bir önemi kalmasa da git usulen bir sor kadına açıklama fırsatı ver defteri öyle kapat.
Ama yok! Bunları yapmadığı gibi bir de neyse canım o olmadıysa bu olur taktiğine başvurdu. Hani şu bir dalı tutmadan diğer dalı bırakmamacılık! Çok sinirlendim daha fazla konuşmamam lazım.
Boynumu bir sağa bir sola doğru oynatıp kütürdettikten sonra omuzlarımı titreterek dikleştirip kapının kolunu tuttum ve sanki beni etkilemeye çalıştığını hiç söylememiş gibi normal davranarak yanına geldim. Odanın ortasında öylece duruyordu. Sanki yanlış bir şey yapmış ve bunun da farkında olan bir çocuk gibi bakarak sessizliğini koruyordu. Böyle olunca da tek kaşım benden bağımsız hareket edip havalanarak doktora ters ters bakmamı sağladı. Ne kadar normal davranmaya çalışsam da gıcığı kapmıştım bir kere sözlü ya da fiziksel bir tepki vermesem içimde patlardı.
İşin kötüsü çıkmadan önce çantamı alırken telefonumun ortada olmadığını fark ettim. Elime en son ne zaman almıştım onu da hatırlayamıyorum ki. Kafeteryaya indiğimde merak etmesin diye Ela ile konuşmuştum ama sonra ne yaptım bilmiyorum. Acaba ödemeyi yapıp sandviçleri alırken telefonumu kasanın yanında mı unuttum? Bak bunu yapmış olabilirim işte...
Etrafa boş boş bakınırken doktor da meraklı gözlerle bakışlarımı takip edip "Bir şey mi oldu?" diye sordu. O bunu sorarken ben hâlâ kara kara düşünüyordum. Beni kendime getirmek için garip bir tonlamayla "Ey-lüül..." diye seslenince oflayarak "Telefonumu nerede bıraktığımı düşünüyorum ama hatırlayamıyorum" dedim. Meral'in yatağına doğru yaklaşıp çarşafın aralarına bakarak altını üstüne getirirken doktor da tepeme dikilmiş güya bana yardım etmek için yastığın altına bakıyordu. Telefon bahane! Etrafımda dolanıp dikkatimi çekmeye çalışmıyorsa ben de Eylül Acar değilim.
Bir gözüm onda olarak eğilip yatağın altına da baktıktan sonra yerden hızla kalkıp doğruldum ama böyle yapınca da doğal olarak dengemi kaybederek ona doğru kaydım. Ona çarpmamla birlikte doktor da beni tutup "Hop hop yavaş ol! Öyle kalkılır mı Eylül? Dikkat et" diyerek uyarmak zorunda kaldı. Of! Ben ne yaptığımı biliyor muyum Allah aşkına? O telefon bana lazım. Onu hiçbir şekilde kaybedemem. Öyle bir lüksüm yok!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Kalbine Yaz (Dizi Tadında)
RomanceGözlerimiz birbirimizin gözlerinde özgürce gezinirken etkileyici bir ses tonuyla "Güzel olan sadece yüzün gülüşün sesin ya da yürüyüşün değilmiş" dedikten sonra ne demek istediğini anlayamamış gibi bakmam üzerine tebessüm edip sözlerine devam etti v...