........::::::::__Eylül__::::::::........
"İstanbul'a ya da bana bunu ne anlamda algılarsan algıla ama buraya gelip seni gördüğüm anda düşünebildiğim tek şey seni geri dönmeye ikna etmek zorunda olduğumu anlamam oldu"
Söylediklerinin ne manaya geldiğini anlamaya çalışırken annemin "Eylül ne oluyor?" diyerek bana seslendiğini işitip biraz paniğe kapıldım ve o telaşla da "Hemen git buradan doktor! Anneme seninle ilgili bir açıklama yapmak zorunda kalmak istemiyorum" dedim. Seni dinledi mi diye soracaksanız eğer tabii ki de dinlemedi diyeceğim. Adam kontrol edilemiyor ki!
Annemin yanımıza gelmesiyle birlikte sanki az önce ona git buradan seninle ilgili açıklama yapmak istemiyorum dememişim de tam tersi bir şekilde git annemle tanış bir güzel de kim olduğunla alakalı açıklama yap demişim gibi davrandı. Nasıl mı?
Annem bizi kapının önünde hararetli bir şekilde konuşurken görünce büyük ihtimalle düşünmemesi gereken şeyler düşündü. Bunu da bana kaş göz ve biraz da telepatik yoldan bebeğin babasını kastederek "O mu yoksa?" diye sorarak belli edince ben de ona belli belirsiz bir halde hayır dermiş gibi başımı iki yana salladım. Anne kız olarak konuşmadan da anlaştığımız anlar epeyce oluyor ve bu da o anlardan biriydi.
Ancak tam o anda bizim doktor efendi de konuya dahil oldu ve aniden "Merhaba Belma Hanım ben Ahmet Atahan" dedikten sonra annemin elini zarif bir şekilde öperek "Eylül ile Atahan Kozmetik'in tanıtım gecesinde tanışmıştık. Ayrıca kendisi kardeşimin eşinin ameliyatında bana ve Meral'e fazlasıyla destek olmuştu" deyiverdi. Yahu her şeyi geçtim annemin adını nereden biliyor bu adam?
Anneme ismiyle hitap ettiği anda bakışlarımı ona doğru çevirip neler söyleyeceğini merakla beklemeye başlamıştım. Neyse ki makul bir şekilde devam etti. Bir an "Haremimde cariye açığı var da Eylül'ü ikna edip geri götürmeye geldim" falan diyecek sandım kalp krizi geçiriyordum. Tamam biraz abartmış olabilirim ama haremi karıştırmasa da diğerlerini deme potansiyeli oldukça yüksekti.
Annem tereddütle "Hoş geldiniz" diyerek elini yavaşça çekerken hemen arkasından da önce bana sonra da ona bir bakış atıp "Kapının önünde kalmışsınız içeriye buyurmaz mısınız? Hem birlikte birer kahve de içer daha rahat konuşuruz" dedi. Eyvah! İçeriye girer girmez kesin beni kahve yapmaya gönderip doktoru da soru yağmuruna tutarak benimle ilgili olan yakın geçmişini didik didik edecek.
Doktor annemle tanışacağı zaman bir adım önüme geçtiği için bu duruştan istifade edip işaret parmağımı bükerek sırtına beni dinle dercesine bir vuruş yaptım sonra da sadece ikimizin duyabileceği bir ses tonuyla "Başka sefere de!" dedim. İçimden "Yalvarırım bir gıcıklık yapma doktor!" diye geçirirken omzunun ucundan bana doğru bakar gibi yaptı ama sonra tekrardan anneme doğru döndü. Hay aksi yapacak!
Anneme çaktırmadan sırtını "Sakın!" diyerek sertçe dürtmeye devam ederken beyefendi de kendi çalıp kendi söyleyerek "Sizi geri çevirmem mümkün değil Belma Hanım memnuniyetle kabul ediyorum. Önden buyurun lütfen" dedikten sonra eliyle kapıyı işaret etmez mi? Ben şimdi senin memnuniyetine de önden buyuruna da bir şey derdim ama şanslı adamsın çünkü ortam yine müsait değil o yüzden susmak zorundayım.
Annem önden geçip kafeye girerken doktorun bakışları da bana doğru döndü. O sinirle tam önünden geçip gidecektim ki aniden durup imalı bir tavırla gözlerimi kısarak "Kahveni nasıl alırsın doktor?" diye sordum. Bunu sorma nedenimi eminim ki anladı. Evet bir nevi seçimi ona bırakıp ölümlerden ölüm beğen demek istiyordum. Malum daha önce de kafamı attırmış elimden içtiği kahveyle tansiyonu tavan yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Kalbine Yaz (Dizi Tadında)
Lãng mạnGözlerimiz birbirimizin gözlerinde özgürce gezinirken etkileyici bir ses tonuyla "Güzel olan sadece yüzün gülüşün sesin ya da yürüyüşün değilmiş" dedikten sonra ne demek istediğini anlayamamış gibi bakmam üzerine tebessüm edip sözlerine devam etti v...