........::::::::__EYLÜL__::::::::........
Sağlıklı mutlu huzurlu olana günler haftalar hatta aylar nasıl da hızla geçiyor. Bugün Yiğit'in 1. yaş günü. İlkler heyecanlıymış gerçekten birçok arkadaşından destek alsa da yine de insanın eli ayağı birbirine karışıyor resmen.
Bir de biraz endişeliyim galiba. Hani dizilerde filmlerde doğum günüydü düğündü bayramdı tarzında özel günler yaşandığında hep sorun yaratmaya meyilli olan biri gelir ve ortama attığı delice bakışlarla tak diye bölüm sonu verilir ya... İşte bugün bunu bizde yaşarız diye biraz geriliyorum. Deli bakışlı derken Buğra'dan bahsediyorum elbet. Uzun süredir sesi soluğu çıkmıyor umarım tam da Yiğit'in doğum gününde bize kötü bir sürpriz yapmaya hazırlanmıyordur. Şu günü ağız tadıyla bir atlatsak gerçekten çok rahatlayacağım.
Küçük bey onun için özel bir gün olduğunu anlamış olacak ki sabahın beş buçuğunda kendisi gibi beni de ayağa dikti. Bir ara kendimi bana cin gibi bakan gözlerine odaklanmış biraz daha uyusun diye el kadar bebeye yalvarırken buldum ama fayda etmediği gibi bir de o saatte odasına gidip sessiz sedasız oyunlar oynadık. Ahmet dün hastaneden geç dönmüştü o yüzden ses yapıp uyansın istemedim. Geldiğinde epey yorgundu yemek bile yemeden direkt vurdu kafayı yattı uyudu. Yorgun olmasa yataktan kalktığımı hissettiği gibi gelir "Oyun oynuyorsunuz da beni niye çağırmıyorsunuz?" der hemen ortamı şenlendirecek aksiyonlar yaratırdı.
Neyse iki gün dinlensin bakalım. Gerçi doğum günü münasebetiyle ilk dinlenme gününü zayi ettik ama eminim tüm sevdiklerimizin bir arada olması sebebiyle moralman yükselip aklına yorgunluğu gelmeyecektir. Bilindiği üzere benim gibi uykuyla değil nerede hareket orada bereket tarzıyla beslenen bir adam o.
"Da-tar.. Daaa-taar!"
Yiğit sayesinde bu aralar başımıza bir de bu "Da-tar" çıktı. Yavrum sen de her normal ana baba evladı gibi anne mama dede atta desene. Ama yok! İlla Eylül Acar'ın oğlu olduğunun altını çizercesine antin kuntin kelimeler icat edecek. Hayır yani ne dediğini anlamadığımızda el kadar boyuna bakmadan kızıyor da cüce! Bunun bir öncesinde de "Ot-tuğ" gibi tuhaf bir şey vardı. Gırtlaktan söyleyip kelimenin ortasında kendisini hafifçe geri atıyordu. Onun yanıma otur demek olduğunu öğrenene kadar saçımı başımı yoldurdu bana. En son Kaan'a söylemişti de çocuk "Bana otur mu demek istiyor?" deyince çaktık durumu. Bu bebece beni pek açmadı yalan yok.
Yiğit'i mama sandalyesine alıp önüne biraz peynir koydum ama yine da-tar aşağı da-tar yukarı bozuk plak gibi tekrara düştü. Bir gözüm onda olarak kahvaltı sofrasını kurduktan sonra çayı kontrol edip beyefendinin karşısına oturdum. O bana bakıyor ben de ona. Gözümü hayırdır dercesine kırptığımda tam "Da..." demişti ki devamını getiremesin diye parmağımı kıvrak bir manevra ile dudağına götürdüm ama bu sefer de başladı gülmeye. Olayı oyuna çevirip o "Da..." dedikçe ben de onu elimle susturdukça iyice koptu çocuk. Kendine yeni bir oyun buldu belli oldu.
Oğlanın bu şapşik ama bir yandan da sevimli hallerine gülerken mutfağa da müzik sesi gelmeye başladı. Yiğit bir süredir "Hit The Road Jack" şarkısına taktı ve onun müziğini ne zaman duysa ağlasa bile hemen mutlu bir şekilde olduğu yerde sallanıp duruyor. Şu sıralar favorisi diyebiliriz. Bu şarkının duyulmasıyla Yiğit yine olduğu yerde sallanıp sesin geldiği yere yani kapıya bakmak için eğilmeye başladı. Düşmesin diye bir yandan onu tutup bir yandan da gelenin kim olduğunu bilsem de arkamı dönerek kapıya doğru baktım. Dönmemle birlikte de sırıtmaya başladım çünkü Ahmet elini uzatmış kendisini göstermeden parmaklarını şarkının ritmine göre şıklatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Kalbine Yaz (Dizi Tadında)
RomansGözlerimiz birbirimizin gözlerinde özgürce gezinirken etkileyici bir ses tonuyla "Güzel olan sadece yüzün gülüşün sesin ya da yürüyüşün değilmiş" dedikten sonra ne demek istediğini anlayamamış gibi bakmam üzerine tebessüm edip sözlerine devam etti v...