........::::::::__Ahmet / İstanbul__::::::::........
Eylül'ün gidişinin ardından tam bir ay geçti. O yokken sanki onu kaybettiğim günü tekrar tekrar yaşıyormuşum gibi hissettim. Her yeni gün bir kez daha kaybettim onu... Kalbim aynı acıyı defalarca tadıp ağır tahribat altında kaldı ve ben onu iyileştirecek bir yol bulamadım.
Neredeyse tüm vaktim hastanede geçiyor. Beni tanıyan herkes bu aralar yorgun göründüğümü söyleyip kendimi biraz dinlendirmem gerektiği konusunda ısrarcı. Ama ben dinlenmek istemiyorum. Bunu ne zaman yapmaya kalksam Eylül'ün hayali sarıyor dört bir yanımı. Şu an bile bir yerlerden "Hey doktor!" diyen sesi gelecekmiş gibi hissediyorum.
Hayatımdan bu kadar büyük bir hızla çıkmasını hâlâ kabullenemiyorum. Beni en çok acıtan şey de onu her gün bir önceki günden daha fazla özlemiş olmam oluyor. Gözden ırak olan gönülden de ırak olur denmez miydi? Ben de neden tam tersi oldu? Neden onu günden güne unutmam gerekirken günden güne daha da çok özler oldum?
Hastaneye döndüğümde ilk defa kendim için çıktım o çatıya... Derdi tasası olan herkesin yaptığı gibi çekirdeğimi aldım ve rüzgara karşı durup bir şeylerin bana iyi gelmesini bekledim. İşe yaramadı. Bir ay boyunca neredeyse her gün çıktım o çatıya ama sonuç hep aynıydı. Ne elimdeki paketten tek bir tane bile çekirdek yiyebildim ne de sıkıntımı hafifletebildim. Öylece dalıp gittim uzaklara... Aslında biraz da korktum galiba. Ya elimdeki paket bittiğinde içime bir su serpilir ve ben kendimde hayatıma kaldığım yerden devam edebilecek gücü bulursam diye korktum.
Kafamın içi o kadar karmakarışık ki... Bir yanım "Onu buldun o da seni buldu birbirinizi kaybedemezsiniz" derken diğer yanım "O gün konuşulanları hatırla! Eylül şu an başka bir adamın çocuğunu taşıyor bu gerçeği göz ardı edebileceğine inanıyor musun?" diyor.
Sonuç olarak ne yapacağımı da ne yapmayacağımı da bilmiyorum.
Sıkışıp kaldım bu cenderenin içinde..
........::::::::____::::::::........
"Ahmet!"
Kardeşimin sesini duymamın verdiği şaşkınlıkla arkamı döndüğümde Selim de bana doğru adım adım yaklaşıp "Seni görmeye gelmiştim bana burada olduğunu söylediler" dedi. Yan yana durup birbirimize bakarken ihtiyacım olan şeylerden birinin de kardeşimin desteği olduğunu fark ettim. Yine durdu durdu en doğru zamanda çıktı ortaya. Aslında bu aralar onun da keyfi yok.
Şirkette büyük bir kriz yaşandı ama onu en çok yoran şey bu krizin başrolünde Meral'in olmasıydı. Onca zamandır üzerinde çalışılan özel serinin ikinci önemli parfümü olan EsirEt'in içeriği büyük bir oyunla rakip firmanın eline geçmiş ve Meral bunun nasıl olduğunu bile anlayamamış. Bu kızı öyle bir dalaverenin içine nasıl bulaştırdılar bilmiyorum ama bir dolap döndüğü en başından belliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Kalbine Yaz (Dizi Tadında)
RomanceGözlerimiz birbirimizin gözlerinde özgürce gezinirken etkileyici bir ses tonuyla "Güzel olan sadece yüzün gülüşün sesin ya da yürüyüşün değilmiş" dedikten sonra ne demek istediğini anlayamamış gibi bakmam üzerine tebessüm edip sözlerine devam etti v...