"Mutluluğu yakalayacağım bir anda hayat bana öyle bir çelme takacaktı ki Buğra ile istesek de birbirimizden kopamayacaktık. Aah! Bu da hayatımın en büyük dersi oldu tabii. Ağır bir ders hem de...
........::::::::__Ahmet__::::::::........
Eylül masaya kadar kendisine eşlik etmek isteyen gence teşekkür edip yanıma tek başına gelirken ben de masanın önüne geçtim ve tedirgin olsam da yine de hissettiğim heyecanla "Bir an dedemin sözünü dinleyip beni bütün gece masamızda tek başıma bırakacaksın sandım" dedim. Beklediğim belki de duymayı arzu ettiğim o hırçın sözlerini işitemedim. Durgun görünüyordu. Bir şey söylemeden yaklaşırken gözüm ister istemez saklamaya çalıştığı eline takıldı. Neden eli sargıda ki?
Yan yana geldiğimizde sargılı olan elini tutup "Parmaklarına ne oldu Eylül?" diye sormadan edemedim. Huzursuz bir halde bakışlarını kaçırıp "Başka bir eve taşındım. Elimde eşyaları yerleştirirken oldu. Önemsiz bir şey" deyince bandajın üzerinden elini öptüm ama Eylül elini usulca geri çekip "Konuşalım mı biraz?" dedi. Sesi titriyordu. Gözleri de kızarıktı. Ağlamıştı sanki. "Konuşalım" diyerek oturması için sandalyesini çektiğimde nefesini tuttuğunu ve otururken de gergin olduğunu fark ettim. Umarım bu hali bana yaptığı bir şakadan ibarettir ve birazdan da o muhteşem gülümsemesiyle bu oyunu bozup "Çok çabuk kanıyorsun be doktor!" der.
Bir an önce konuşmaya başlaması için karşısına oturduğumda siparişleri almak için bize doğru yaklaşan garsonu görüp elimle beklemesini işaret ederek Eylül'e döndüm. Bana doğru bakamıyordu. Baksa da göz göze gelmemek için dikkat ediyordu. Eylül'ü bu hale getiren şey ne bilmiyorum ama sanki konuşmak isteyip de bunu bir türlü yapamıyor gibi bir hali vardı. Onu böyle görmeye hiç alışık değilim. Olmak da istemem.
Benimle bir türlü buluşamayan gözlerine dikkatle bakarken "Bir şey içmek ister misin Eylül?" diye sorduğumda bu gece ondan asla duymak istemeyeceğim bir şey söyleyerek bana "Hayır teşekkür ederim zaten fazla kalamayacağım" dedi. Gidecek ve gece daha başlamadan bitecek yani. Bunu söylemek yerine keşke çekip vursaydı beni.
Üzgün olduğumu gizleyemeyerek "Fazla kalamayacağım mı?" deyip onu tekrarladıktan sonra yanlış anladığımı söylemesini umarak sözümü "Ama neden?" diyerek tamamladım. O her baktığımda etkilenmemi sağlayan gözleri buğulanmıştı ve sanki ağlamamak için de kendisini zor tutuyor gibiydi. Buna şahit olmak da bir şey yapamamak da canımı çok acıttı. Önüne düşen saçını yüzünden uzaklaştırırken nihayet konuşmaya başladı ama keşke konuşmasa mıydı diye düşünmeden edemedim çünkü söylediği her kelime canımı çok daha fazla yakmaya başladı.
"Buraya geldim çünkü bu masada saatlerce tek başına beklemeni istemedim. Gelmeme sebebimi telefonla da söyleyebilirdim elbet ama bu şekilde olmasını hak etmiyordun"
"Bir şey mi oldu? Benimle daha açık konuşabilirsin"
"Bir şey olmadı"
"O zaman neden bu haldesin Eylül?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Kalbine Yaz (Dizi Tadında)
RomanceGözlerimiz birbirimizin gözlerinde özgürce gezinirken etkileyici bir ses tonuyla "Güzel olan sadece yüzün gülüşün sesin ya da yürüyüşün değilmiş" dedikten sonra ne demek istediğini anlayamamış gibi bakmam üzerine tebessüm edip sözlerine devam etti v...