........::::::::__Eylül__::::::::........
Eve döndükten sonra yatmak için odama çıktım ama her ne kadar yorgun olsam da gözüme uyku girecek gibi değildi. Durum böyle olunca üzerimi değiştirip biraz hava almak için balkona çıktım. İçimdeki huzursuzluk yetmiyormuş gibi rahatsız edici de bir sessizlik vardı. Gecenin bir suçu yok tabii ki. Bu rahatsızlığın asıl sebebi başka bir şeye odaklanamayıp düşünmemem gereken şeyleri düşünmemden kaynaklanıyordu.
Kendime o kadar kızıyorum ki anlatamam. Gün içinde yaşadığım onca aksiyona rağmen az önce kendimi "Ne yapıyor acaba?" diye sorup Buğra'yı düşünürken yakaladım ve buna o kadar sinir oldum ki mutfaktan bir kabak oyacağı alıp beynimdeki o "Buğraaaa! Buğraaa!" diye zırvalayan gereksiz parçayı oradan söküp atmak istedim. Onu düşünmüyor hatta biri ezkaza Buğra dese bile onun Buğra Gülsoy'dan bahsettiğini zannedip "Oyunculuğuna bayılırım şahane aktör" demem gerekiyor.
Onu bir an önce zihnen öldürmem şart diye düşünürken saniyeler içinde iti an çomağı hazırla sözü vuku buldu. İyi insan lafının üzerine arar demek isterdim ama o konuda şaibe olduğu için diyemiyorum maalesef. Şu an telefonum çalıyor ve bendeniz Eylül Acar doğru mu görüyorum yoksa doktor gece görüşümden korkmakta haklı mı diye düşünüp ekrana boş boş daha doğrusu aval aval bakıyorum. Gözlerime inanmakta zorlansam da ekranda Buğra'nın adı yazıyor. Bu saatte neden arıyor ki? Aa! Aslında doğru soru neden beni arıyor ki olacaktı.
Telefonuma bakarken adeta kendimle savaştım. Asla açmayacağım desem de sanki bir anda uzanıp bu lafımı yutacakmışım gibi hissediyorum. Hayır hayır! Bana ne diyeceğini merak etmiyorum. Sesini de özlemedim. Onu duymak da istemiyorum. Umurumda da değil. Onunla ilgili hiçbir şey bilmek de duymak da istemiyorum. Derin derin nefes alırken beni aramayı bıraktı ve yeniden o rahatsız edici sessizlik etrafımı sardı. Açmadım değil mi? Direndim ve açmadım. Aferin kızıma!
Hayır geri alıyorum aferin falan değil çünkü şimdi de neden aradığını merak edip onu geri arama isteğime karşı koymaya çalışıyorum. Bunu yapmamalıyım. Ne demiştim ben? Kalbimle tetris oynar gibi oynayan bu adamı hayatımdan çıkaracağım. Buğra benim için öldü. Onu yeniden diriltemem. Yapamam bunu. Kahretsin! Telefonumun sesi de korku filmlerindeki o ürkünç tonlamayla yine "Aç beni Eylüüül!" demeye başladı.
Ancak bu defa az önceki gibi değil. Telefonu elime aldığımda bir tane sesli mesajım olduğunu gördüm. Neden yapıyor ki bunu? Kalbini henüz söküp atmadım hâlâ avuçlarımda sıkı sıkı tutuyorum demeye mi çalışıyor? Eğer öyleyse bende senin o kas kafanı ellerimde tutuyorum bir kııırt dememe bakar demeye çalışsam mı acaba? Ah yaptım işte! Düşüncelerime odaklanırken elim istemsizce mesajı açtı bile...
"Berbat durumdayım Eylül...
Etrafımda konuşabileceğim hiç kimse kalmadı.
Mine bile Gürsoy zehirlenmesi yaşadığı için ne zaman karşılaşsak bana nefretle bakıyor.
Boğuluyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Kalbine Yaz (Dizi Tadında)
RomantikGözlerimiz birbirimizin gözlerinde özgürce gezinirken etkileyici bir ses tonuyla "Güzel olan sadece yüzün gülüşün sesin ya da yürüyüşün değilmiş" dedikten sonra ne demek istediğini anlayamamış gibi bakmam üzerine tebessüm edip sözlerine devam etti v...