........::::::::__Eylül__::::::::........
Hemşirelerin yardımıyla bizim yaralı kuşu zar zor yatağına geri yatırdıktan sonra Ahmet'in doktoru kontrole geldi. Yarasına ve hemşirelerin aldığı notlara bakıp her şeyin yolunda gözüktüğünü söyledikten sonra da odadan ayrıldı. Doktorun ardından düşünceli bir halde Ahmet'in yanına geçip oturdum. Bunu yapar yapmaz da bana tutmam için elini uzatıp "Niye durgunlaştın sen?" diye sordu. Durgunlaşma sebebimi düşünürken bir yandan da bana doğru uzattığı elini tutuyordum.
İtiraf etmeliyim ki Buğra'nın gelişini her ne kadar az hasarla atlatmışım gibi görünsem de bugün benim için epey zor bir gün olmakta. Buna izin vermeyeceğimi fikren bilsem de yine de onun yüzünden hayatımın kontrolünü yeniden elimden kaçıracakmışım gibi hissediyorum. Yine isteğim dışında olaylar gelişecek ve ben belki de bunlara müdahale edemeyip keçilerimi kaçırmakla karşı karşıya kalacağım. İşte bu olasılık ister istemez sinirlerimi bozuyor.
Sinirimi bozan başka bir şey daha var. Buğra'nın tavrını da bakışlarını da sorularını da hiç beğenmedim. Beğenmedim çünkü onu tanıdığım için bu halleri beni tedirgin etti. Neden benden izin izin onu hâlâ sevip sevmediğimi öğrenmek istedi ki? O bana bu konuda inanmıyordu ki neden şimdi bunu onaylama derdine düştü anlamadım. Senin benimle derdin ne Buğra!
Cevap vermem bir hayli gecikince Ahmet'in sesini yeniden duydum. Bana tedirgin gözlerle bakarak "Sorun ne Eylül?" diye soruyordu. Onunla aklımdakileri konuşamam. Hatta onunla Buğra'nın B'si ile ilgili herhangi bir şey de konuşamam daha doğrusu konuşmak bir yana onu bu konularla muhatap etmek bile istemem. Her şeyi geçtim ona haksızlık oluyor. Hamile olmamı bile tam manasıyla kabullenip kabullenemediği benim açımdan belirsizken bir de bebeğin babası çıktı başına. Ah be doktor! Dertsiz tasasız gül gibi çıtırlı pıtırlı hayatın varken ne diye Eylül de Eylül diye tutturdun ki?
Ahmet'in canını sıkmamak için sorusunu dudağımı bükerek cevaplandırıp "Sorun değil de uykum var" dediğimde elimi daha sıkı tuttu ve tabii ki bunun sebebini kendisine bağlayarak "Demek bütün gece baş ucumda oturup beni izlediğin için uykusuz kaldın. Eylül Acar'dan beklenmedik romantik hareketler de gelebiliyormuş demek ki" dedi. Baş ucunda oturmadım ama ara sıra uyandığımda ona bakıp birlikte geçirdiğimiz zamanları düşünerek huzur bulmaya çalıştığımı inkar edemem. Sadece ketumluk yapıp bunu ona söylemeyeceğim.
Bir yandan diğer elimi saçlarımın arasına geçirip ona bakarken bir yandan da hevesini kursağında bırakıp "Karşımda fosur fosur uyuyan adamı ne diye izleyeceğim Allah aşkına başka işim mi yok? Midem ekşidi benim ondan uyuyamadım" dedim. Gözümün içine baka baka gülümsüyor. İnanmadı tabii zehir gibi adam inanır mı? Ama inandıracağız başka çare yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Kalbine Yaz (Dizi Tadında)
RomanceGözlerimiz birbirimizin gözlerinde özgürce gezinirken etkileyici bir ses tonuyla "Güzel olan sadece yüzün gülüşün sesin ya da yürüyüşün değilmiş" dedikten sonra ne demek istediğini anlayamamış gibi bakmam üzerine tebessüm edip sözlerine devam etti v...