twenty eight

3.8K 365 5
                                    

Çaktırmamaya çalışarak Cho Hee'yi izlemeye devam ediyordum ki takım arkadaşlarımdan biri maçın başlayacağını belirterek yerime geçmemi söyledi.

Anladığımı ifade eden baş hareketimle sahaya doğru ilerledim.

Antremanı yapacağımız kişiler okulun üç yıl önceki takımıydı. Şu an hepsi mezun olmuş, üniversite kazanmış, bazıları direkt iş hayatına atılmış çoğu prestij sahibi insanlardı.

Takımımızdaki iki kişi haricinde hepimizden iri ve uzundular.

Endişelenmiyor değildim ama elimden geleni yapmaya da kararlıydım.

Düşüncelerimi sürdürmeme izin vermeyen düdük sesi ile ani bir şimdiye dönüş yaşadım ve kendimi toparladım.

Karşı takımın oyuncularından biri topu anında kapmış ve potaya doğru hızla sürmeye başlamıştı.

Eğer ilk sayıyı ben kazandırırsam bu hem takımda hem de Cho Hee'nin gözünde yükselmemi sağlardı.

Bunun olmasını şiddetle istediğimden hemen atağa geçtim.

Sağ kanattan ilerlerken Min Youn'a antremanlarda sürekli üzerinde çalıştığımız hareketi yapmamızı belirten anlamda göz kırptım.

Ben karşı takımın potasına doğru hızla koşarken Youn dev adamın karşısına çıkmıştı.

Bloklamaya çalışıyor ama kollarının uzunluğu buna izin vermiyordu.

Ben potanın istediğim açısına ulaşmıştım. Lakin top henüz bana ulaşamamıştı.

Bir atakta olduğumuzu anlayan koç tezahürat takımına işaret verdi ve ritim yavaş yavaş tutulmaya başladı.

"Red Kit'in askerleri
Daltonları parçala!"


Bu melodiyle daha da heyecanlanan ben kendimi topu dev adamdan çalmış potaya doğru sürerken buldum.

Üç sayı çizgisinin bir adım arkasında durarak var gücümle zıpladım ve atışımı yaptım.


İki saniyelik bir ölüm sessizliğinin ardından topun yere düşme sesi ve çığlıklar.


"Basket!"




sorun değil ; jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin