Yol boyunca maçta olan komik anlardan, faullerden ve koçun hareketlerinden bahsederek gülüştük.
Cho Hee'yi her ne kadar arka sol köşede bir kez görmüş olsam bile kahkahasının kulağıma geliyor oluşu mutlu olmama yetiyordu.
Koçun karşı takımın saldırısında fark ettiği açığı hararetli hararetli anlatışı da son bulduğunda tören yerine varmıştık.
Çantalarımızı omzumuza atıp servisten indik ve sıra olduk. Tezahürat grubu sağda takım ise solda olmak üzere başlarımız dik koça bakıyorduk.
"Hepiniz sıkı çalıştınız çocuklar. Söylemeliyim ki her birinizle gurur duyuyorum. Şimdi hak ettiğimizi almaya gidelim!"
Hepimizden senkronize şekilde çıkan onaylayan ses ile yürümeye başladık.
Burası büyük bir stadyumu andırıyordu. Camlarla kaplı dışına bir taş atsan tüm bina çökecekmiş gibiydi.
İçine girdiğimizdeyse her yer altın rengi, turuncu ve yine canlı renklerle parlayan şekilde düzenlenmişti.
Orijinal giyimli, şık bir adam bizi kapıda karşıladı ve salona dek beraberimizde geldi.
Biraz beklememizi, törenin on dakika sonra başlayacağını söyledikten sonra yanımızdan ayrıldı.
Bu sırada tribünlere göz atıyordum. Önden ikinci sırada abimi gördüm. Takımın simgesi ve adı yazılı olan bir atkıyı boynuna sarmış beni izliyordu.
Gözlerimiz buluştuğunda el salladım. O da gülümseyerek karşılık verdi.
Yanındaki annemde ona katılarak gülüyor babamsa kahvesini yudumlayarak sakince bana bakıyordu.
Bu manzarayı seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sorun değil ; jjk
Romancesorun değil cho-hee. hislerimi her zaman içimde yaşatmak zorunda olmak, benim için sorun değil. 080718 jeongguk içinde #1